Bölüm 2

695 43 19
                                    

Önceki bölümden alıntı.

"Gülmem yavaş yavaş dinerken "Böyle düşünmelerindeki sebep ne?" dedim. Yavaş yavaş kapının önüne doğru yürümeye başladık. Derin bir nefes aldı ve anlatmaya başladı...

Şimdi ki...

"Benim bir abim bir ablam var. Babam bizi küçükken bırakıp gitmiş. Bize babalık yapan abimdi. Ama abim asker olmak istiyordu. Annem ne kadar korksa da abim dinlemedi. Ablamın da istediği meslek polislikti. Abim okullara gitti. Sınavlara girdi. Uğraştı, çabaladı ve başardı. Abimden iki sene sonra ablam da polislik sınavına girdi. O da başarılı oldu. Abim operasyondan dönerken pusuya yatmışlar. Çok direnmişler. Abim ilk ayağından yaralanmış. Pes etmemiş. Direnmiş. Sayıları karşıya göre azmış. Abim komutan yardımcısıydı. Timlerindeki birisi yaralanmış. Abim de ona bakmaya giderken sırtından bir kurşun daha yemiş. Ama yine de o çocuğun yanına gitmiş. Yarasına bakmış. Kanı durdurmayı başarmış. Kendisi orda yığılmış. Timde geri kalan kimseye bir şey olmadan pusudakileri püskürtmüşler. Abim için acil bir helikopter çağırılmış. Abim dayanmış. Helikopter geldiğinden nabzı çok yavaşmış. Komutanına zorlukla

"Bizimkiler size emanet komutanım, onlara iyi bakın" demiş. Çok geçmeden abimin kalbi durmuş. Orada şehit olmuş.

Ablamda hastanede olan bir arkadaşını ziyarete gittiği esnada asansöre bindiğinde arkasından dört kez bıçaklanarak şehit oldu. Böyle bir ailede ben de şehit olmak isterim. Ablam ve abim beni bekler".

Ablasından ve abisinden bahsederken asla üzülmemişti. Gururlanarak anlatmıştı. Evet bu üzüleceğimiz bir şeydi. Ama gurur ağır basmıştı. Konuyu değiştirmek istercesine "Tim hakkında bana biraz bilgi versene. İsimlerini bile bilmiyorum" dedim.

"İstersen bahçeye çıkalım. Banka oturur konuşuruz biraz" dedi. Tamam anlamında başımı salladım.

Adımlarımız hızlandı. Bahçeye çıkıp bir banka oturduk. "Sen burada bekle ben bir çay alıp geliyim. İçersin di mi?" diye sordu.

"İçerim tabi istersen ben alıyım" dedim.

"Sen alma ama beni ikileme düşürüyorsun". Anlamamıştım. Ne yaptım ki ben şimdi. Aklımdaki soruları cevapladı.

"Gözlerin beni her an öldürüp bir kenara atabilirmişsin gibi bakıyor. Bir şey sorunca yanlış mı yaptım diye düşünüyorum".

Yine o saçma bakışlar. Bu bakışlarımdan artık vazgeçmem lazımdı. Kıkırdadım.

"Sen bakışlarıma aldırma. Onlar benden bağımsız" komiğine gitmişti.

Gülümsedi ve giderken "Timde ikinci bir deliye gerek yoktu Asena KUTLU" diye bağırdı. Evet deli birisiydim. Ama bu kadar çabuk açığa çıkacağımı düşünmemiştim.

1-2 dakika sonra Görkem elinde iki bardak çayla geldi. Banka oturup çayı bana verdi. Bir yudum içti. Görkem'e o an dikkatle baktım. Yüzü her zaman gülüyordu. Gülüşü asla yüzünden eksik olmuyordu. Sessizlikle çayımızı içiyorduk. Ama merakım tabii ki de sessizliği bozacaktı.

"Eeee Görkem bey geçmişinizi öğrendik. Birazda burdaki hayatınızı konuşalım. Sizi daha detaylı tanımak isterim". Gülüşü daha da genişledi.

"Tabi hanımefendi" diyince bende güldüm.

"Anlatayım anlatmasına da ne anlatayım?" deyince hemen atladım.

"Mesela nerelisin? Evet çok klasik ama senin gibi bir deli nerden çıktı merak ediyorum". Nasıl başarıyordu bilmiyorum ama Görkem güldüğü zaman gülmemek mümkün değildi. Bir çeşit büyü gibiydi. Görkem derin nefesle ve gururla "Adanalıyım" dedi.

DOLUNAY ZİRVESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin