Bölüm 35

73 6 2
                                    

Umarım hoşunuza giden bir bölüm olur.

Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin. Sizleri seviyorum 🤍

ASENA KUTLU

Bir gündür hastanedeydik. Poyraz komutan ameliyata alınmıştı. Uzun süren ameliyatın sonunda, doktor komada olduğunu söylemişti. Söylediklerimizi duyabilir, ancak herhangi bir tepki veremezdi.

Annesi ve ablası hastanedeydi. Tim asla ayrılmamıştı. Kontrol için gelen doktor ile, Poyraz komutanın annesi, Sevil teyze ayağa kalktı.

"Doktor bey," dedi ağlamaktan çatallaşmış sesiyle. Poyraz komutanın o halini görmemişlerdi elbet. Ancak şuanki durumu için ağlamamak elde değildi.

"Buyrun, hanımefendi," dedi doktor ilgiyle.

"Ne zaman yanına girebiliriz?"

Doktor boğazını temizledi. "Hastanın nesi oluyorsunuz?"

"Annesiyim. Annesi oluyorum."

Konuşma ilerledikçe canımı yakıyordu. "Sizinle beş dakika görüşme ayarlayabilirim. Ancak yalnızca beş dakika. Birkaç gün boyunca yanına girmeniz doğru olmaz. Hemşirelerden birisine haber veririm, sizi girmeniz için hazırlar."

Bu kez Sevil teyzenin gözyaşları mutluluktan aktı. "Allah razı olsun," dedi sevinçle. "Çok sağ olun doktor bey."

"Rica ederim hanımefendi." Doktor yanımızdan ayrıldıktan birkaç dakika sonra bir hemşire geldi. Sevil teyzeyle ve Elvin ablayla beraber yanımızdan ayrıldılar.

Geri geldiklerinde üzerlerinde mavi önlükler, başlarında boneler vardı. Hemşire "Beş dakikayı geçmesin," uyarısını yaptıktan sonra ayrıldı. Elvin abla ve Sevil teyze odaya girdiler.

Poyraz komutan, yatakta öylece yatıyordu. Yüzünde nefes alması için solunum cihazı vardı. Göğsü ve karnı arasında çapraz duran sargı bezi bulunuyordu. Bacağındaki kurşun yarası tekrar tedavi edilmişti. Yüzü mosmordu. Elleri, kolları, ayakları, karnı, bacakları, yüzü... Vücudunun tamamı morluklarla doluydu.

POYRAZ'IN YANINDA

Sevil ve Elvin içeriye girmişti. Sevil, oğlunun halini gördüğü gibi gözyaşlarını akıtmaya başlamıştı. Elvin de farksız değildi.

"Oğlum," dedi Sevil. Bir kelimeden özlem bu kadar net anlaşılmamalıydı. "Ne yaptılar sana, yavrum?"

Yanına gittiler. Yatağın hemen yanında durdular. Odadaki tek ses, Elvin ve Sevil'in ağlaması ve Poyraz'ın kalbinin ritmini gösteren cihazın sesiydi.

"Nasıl kıydılar sana, Poyraz'ım?" dedi Sevil.

"Poyraz," diye fısıldadı, Elvin. Kardeşinin morluklar dolu elini kavradı. Yüzüne baktı. Uzun uzun. "Bırakmazsın, değil mi?"

"Bırakmaz," dedi Sevil kendini inandırmak istercesine. "Benim oğlum ailesini bırakmaz. Bırakmaz, değil mi aslanım?"

" 'Bırakmam' de, Poyraz. Bu sefer yalan olmasın ama." Elvin kardeşine yalvarıyordu. "Kaldıramam, Poyraz. Bu kez bize güçlü durmamızı söyleyecek biri de olmaz. Hem, nerede görülmüş bir kardeşin ablasından önce öldüğü?" Gözünden akan yaşları sildi. "Sen ölemezsin, Poyraz. Sen de bırakamazsın beni."

"Elvin," dedi Sevil. "Doğru konuş. Bizi duyduğunu biliyorsun, kızım. Hiç bırakır mı o bizi? Çocuklar, annelerden önce ölür mü hiç?"

Poyraz'ın elini tuttu, Sevil. Dudaklarını morluklarla kaplı eline bastırdı. Oturduğu yerden kalktı. Saçlarına eğdi başını. Kokusunu çekerek öptü.

DOLUNAY ZİRVESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin