Bölüm 20

133 11 15
                                    

Seeelaaaam. Biz geldikk.

Öncelikle, Serhat'ın bölümü ile ilgili biraz bilgi vermek istiyorum. Bölüm gerçekten uzun oluyor. Yani, uzundan kastım beş bin kelime değil. On bin kelime kadar. Eğer içime sinmezse iki bölüm olarak atmayı düşünüyorum.

Serhat'ın bölümünü nasıl tekrar okuyup son düzenlemesini yapacağım, inanın bilmiyorum. Yazarken bu kadar zorlandığım başka bir bölüm, başka bir olay yok. Kendi yazdığım sahneyle bakıştığım bir bölüm. Umarım, okursanız, hoşunuza gider.

Bu bölümle alakalı çok konuşmak istemiyorum. Bence biraz saçma oldu. Ama kitap ciddi bir kitap değil zaten. Amacım ciddiyet de değil. O yüzden bölümlere çok takılmayın, okuyup geçin.

Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin. Sizleri seviyorum 🤍









💙

"Sabah elimize bir bilgi geldi. Sınıra yakın bir köyden dün akşam saatlerinde yedi çocuk kaçırılmış. Terör unsurları çocukları nereye götürdü bilinmiyor. Göreviniz o çocukları sağ sağlim bulup ailelerine teslim etmek. Kabus timi!" dediğinde hazır ola geçtik. "O çocukların burnu kanarsa, sizden bilirim." diye tamamladı cümlesini.

"Emredersiniz komutanım!" Sesimiz odada yankılanırken albay "Gidip hazırlığınızı yapın," dedi ve yanımızdan ayrıldı.

Ardından biz de çıkıp silah odasına gittik. Acele ederek hazırlığımızı yaptık. Helikopter pistine geldiğimizde Tolga albay yoktu. Aldırmadan helikoptere bindik.

"Komutanım," dedi Aytaç.

"Söyle Kılıç." dedi Burak komutan.

"Eren komutanımla ve Laçin komutanım ilgili bir şey olabilir mi?" dedi çekinerek.

"Öyle bir şey olsa bilgimiz olurdu herhalde."

"Anlaşıldı komutanım," dedi ve tekrar sessizlik oldu.

"Meriç ve Erenler aynı bölgede mi komutanım?" diyen Görkem'di.

"Eren ve Laçin aynı bölgede. Meriç onlardan ayrı yerde ama birbirleri ile iletişimdeler," diye açıkladı Burak komutan.

"Anladım komutanım," dedi Görkem ve tekrar sessizliğe gömüldük.

Helikopter inişe geçerken hepimiz göreve odaklandık. Yedi küçük çocuğun canı söz konusuydu.

İniş yaptığımızda Burak komutan Poyraz komutanla beraber haritadan gidiş güzergahını buldular. Bölgede gruplar halinde her yere dağılmış terör unsurları olduğu için ne kadar uzak da olsa en güvenli yoldan gitmeliydik.

En güvenli yolda bile bir grup bulunuyordu. O şerefsiz kancıklar da farkındaydı Türk askerinin sivil insanları yalnız bırakmayacağının. Her yola küçük büyük demeden gruplar yerleştirmişlerdi.

Burak komutan ve Poyraz komutan haritayı kapatın bize döndü. "Her yolda bir grup var. O yüzden en kısa yoldan gitmemiz zaman kazandırır," diye söze girdi Burak komutan.

"En kısa yolda muhtemelen kişi sayısı en fazla olan olacaktır. Ama başka şansımız yok. Vakit bizim için önemli," diyerek devamını getiren Poyraz komutan oldu.

"Ne kadar sürecek komutanım?" diye tam yerinde bir soruyu timin en mantıklı adamı İsmail sordu.

"Yaklaşık bir buçuk saat. Eğer temas olursa bu süre iki saate kadar çıkabilir. Ama eğer hızlı bir şekilde gidersek en fazla kırk-kırk beş dakika sonra alana varıp hızlı bir şekilde önümüzdeki grubu temizleyerek vakitten istifade edebiliriz," diyerek konuyu açıkladı Burak komutan.

DOLUNAY ZİRVESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin