Defne'ye hos geldiniz🥺 sizleri seviyor ve ilerleyen bölümlerde değisen yazim tarzimi düzelteceğimi buraya yaziyorum askbahcelerim💖 güzel okumalar, yanlis gördüğünüz yerde söylemekten cekinmeyin💖
🌿
Elimdeki ibriği nazikçe çiçeklerimin üzerinde gezdirdim. Saksılarını değişmiş, topraklarını yenilemiştim bazılarının. Güzelce suladıktan sonra ibriği merdivenin kenarına bıraktım ve bahçe hortumunu alıp ağaçlarımın yanına gittim. Limon, elma, üzüm, nar, kiraz, turunçgiller ve dahası.
Taze olan her şey yemeklerimin tadını daha güzel yapıyordu.
Evdeki büyük ses bombasını merdivenime koymuştum ve ondan çalan şarkıyı mırıldanarak ağaçlarımı sulamak terapi gibi geliyordu.
"Bir dağın eteğine konuyoruz..." deyip diğer ağacın altına geçtim
"Orda çiçekler açıyor..." diğerine.
"Yıldızlar bize haber veriyor..." hemen yandaki erik ağacına.
"Ufukta aşıklar buluşuyor..." ve sonuncuya. Su akan hortumu üzüm ağacımın altına bırakıp suyu kapatmaya ilerledim. "Aaaahh durmayaaallıımm, aaaaahh kıırllangıççllaarrr giibiii..."
"Aaaaaahhh yolumuzz uzuunn, aaaahh kırlangıçlar gibiii." Suyu kapattım ve hortumu kendime çekip topladıktan sonra çeşmenin üzerine astım. Ayağımdaki terlikleri merdivenin köşesinde çıkarıp eve, oradan da banyoya geçtim. Bahçe işleri ile uğraşmış, ziyadesiyle terlemiş ve toprak olmuştum.
Duşun ardından kafama havlumu sarıp yeniçeriler gibi gezerek mutfağa geçtim. Bir şeyler yemeli ve dükkana geçmeliydim.
Dükkan dediğim yer kitap kafem ve hemen bitişiğindeki ev yemekleri restoranımdı. Sürekli ikisi arasında git gel yaptığım için bitişik olmaları çok işime yarıyordu. Genelde gençlere hitap eden kafe daha yoğun oluyordu. Özellikle de sevgililerin favori mekanıydı desem yanılmazdım sanırım.
Ocakla uğraşmayıp mikrodalgaya attığım makarnam ısındığında bir bardak kola ile mideme indirmiştim. Sefam olsundu.
Saçlarımı açıp taradım ve olduğu gibi bıraktım, kurutmayı sevmiyordum, elektrikleniyordu hemen. Kaldı ki bu sıcakta kendi halinde kolayca kururdu. Üzerime kahve tonunda bir tulum, içerisine de beyaz kısa kollu crop giyip sırt çantama telefonumu, evin anahtarını, cüzdanımı ve gerekli birkaç şeyi de koyduktan sonra hazırdım. Her daim bahçe kapımın orda duran elektrikli bebe mavisi motorumun kaskını takıp yola çıktım.
Burası sakin bir yerdi. Sokakları çiçeklerle doluydu, mis kokardı. Taşlı yolları vardı, gezerken o taşların çıkıntılarına takılmak bile sinirlendirmezdi insanı. Huzurdu buranın adı, burası Sığacık'tı.
Önünden geçtiğim dükkanların sahiplerine korna çalarak el salladım. İnsanları güldürmek çok güzeldi.
🌿
"Ya Ege! Defne abla Ege'yi başımdan alır mısın ben bununla aynı yerde çalışmak istemiyorum, zaten evde hep görüyorum!"
Elimdeki, bugünün ilk müşterisine gidecek olan, tabağın üzerine süs maydanozunu usulca bıraktım ve ellerimi önümdeki havluya silip ıslaklığını aldım. Önlüğümü kısa süreliğine çıkartırken yanımdaki ikizleri dinliyordum. İzmir ikizinden baya şikayetçiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEFNE
ChickLitDefne ile Asaf Yavuz'un hikayesine hoş geldiniz. "Taşın çiçeklenmeye tenezzül etmesinin vaktidir artık." İçinizi darlatmayacak, sakin şeyler istiyorsanız Defne'ye bakın derim.🥺🫰🏻