aile

825 63 18
                                    

Öylece Yavuz'a baktım. Bundan bir anlam çıkarmam gerekiyordu sanırım ama ben bunun için daha erken olduğunu düşünüyordum.

Belki de yalnızca rahatsız olmadığını söylemek istedi Defne? Olabilirdi. Gelin güvey olmaya gerek yoktu.

Gülümseyerek kafamı salladım ve içeri geçtim. Yattığım koltuğa hanım hanımcık oturduktan sonra Yavuz'un da gelmesiyle Meliha teyze yanıma geldi ve elini alnıma koydu.

"Biz geldiğimizde ölü gibi bakıyordun alttan alttan. Anlamıştım o zaman hasta olacağını ben. Getirdiğim çorba sıcaktı müsaaden olursa doldurup getireyim kızım sana." Alnımdan inip kucağıma bıraktığı ellerinin üstüne hafiften elimi koydum.

"Çorbayı yapıp getirmişsin buraya kadar zaten mutfaktan beri ben alırım sen hiç zahmet etme Meliha teyze. Hem zaten şu an pek aç hissetmiyorum."

Gözü üzerimizde olan Yavuz kolundaki saate baktı hemen. Annesi lafa girecekken onun konuşması ile durdu. "Aç olmaman bir şey değiştirmez, öğlen içeceğin ilaçların var ve bunlardan önce az da olsa bir şeyler yemelisin."

"Evet kızım, iki lokma bir şey ye." deyip ayağa kalktı. Sanırım durduramayacaktım ve o çorbayı bana kendisi getirecekti. Öyle de olmuştu. Mutfağa gittiğinde hiçbir harekette bulanmamıştım. Kolumu koltuğa kafamı da üzerine yaslamış bekliyordum.

"Annem bahçene bayıldı. İyileştiğin zaman seni darlayacağı bir konuyu daha yazdı defterine." Kafamı kaldırmadan sakince tebessüm ettim.

"Bu konu hakkında darlanmayı zevkle karşılayabilirim. Hem belki onun da bir iki engin bilgisi bana lazım olabilir."

Yavuz öne eğilmiş dirseklerini dizlerine yaslamış ve ellerini ortada birleştirmişti. Bakışları evde gezerken yüzündeki gülümseme yerini koruyordu.

"Evin çok büyük ve çok sakin. Sıkılıp korkmuyor musun?"

Ayaklarımı yukarı toplayıp evimi süzdüm. Beyaz-krem ağırlıklı bir evdi ve evet, büyüktü.

"Aslında burası bizim aile evimizdi. Kalabalıktık ve ev çok büyük gözükmüyordu. Sonra babannem ve dedem öldü, babam daha fazla burada durmak istemedi. Kardeşim üniversiteye geçti, annem ve babam da Sakarya'ya taşındılar. Ben burayı bırakamazdım, her şeyim burası benim. Yerim, yurdum, kurulu düzenim var burada. Dafya'yı ölsem bırakamazdım. Bırakmadım da."

Gelen öksürüğümle birlikte peş peşe yine öksürüğümü durduramadım. Yavuz bunun suyla geçmeyeceğini bildiği için öylece duruyordu. Daha iyi olduğumda nefeslendim. Gözlerim ıslanmıştı.

"Öksürük şurubu daha aza indirecektir öksürüğünü ama şu an için çok fazla etki göstermez. Yine de sakın bırakma." Kafamı salladım.

Meliha teyze hala gelmezken Yavuz oturuşun düzeltti ve, "Defne, sence de çok insancıl birisi değil misin?" diye sordu. Birden gelen soru karşısında şaşırıp kaldım. Ne demek istediğini anlayamadığım için bakışlarım değişti.

"Demek istediğim şey şu, ne beni ne de annemi tam anlamıyla tanımıyorsun. Kim olduğumuz hakkında ikimizin de bildiği şeyler bir elin parmağını geçmez. Sen bunlara aldırmadan bizi evine aldın. Herkese karşı böyle misindir?"

Şimdi anlamıştım ne demek istediğini. Aslında haklıydı. Bildiğimiz şeyler çok azdı ama ben onun samimiyetine güvenerek hareket ediyordum.

"Kesinlikle hayır. Herkese karşı böyle değilim ama şöyle bir şey de var, herkes de bana senin gibi değil. Yani ben tamamen senin samimiyetine güveniyorum. Bence ketum olmaya gerek yok. Şurada yaşadığım hayat belli etrafımdaki insanlar belli. Neyi kimden saklayacağım?" Meliha teyze elinde tepsiyle gelince oturuşumu düzelttim ve tepsiyi kucağıma bırakmasına müsaade ettim.

DEFNEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin