Yavuz, yüzündeki gülümsemeyi bırakmadan annesinden ayrılıp teyzesine sarıldı. Ardından da masadakilere selam verdi, gözlerimiz birbirine döndü yine. Ben hala olduğum sandalyede oturuyordum. Sanırım kalkıp hoş geldin demem gereken yerdeydik. Yaptım da.
Oturduğum sandalyeden kalkıp elimdeki tepsiye boş kahveleri topladım ve mutfağa gidiyormuş gibi yanına yaklaşıp, "Hoş geldin, kahve ister misin?" diye ortaca sordum.
Cıkladı. "Ben açım biraz. Islama köfte alayım bir buçuk porsiyon."
Masadakiler aralarında konuşmaya devam etse bile annesinin bakışları üzerimizdeydi.
"Tamamdır. İçecek ne alırsın?"
"Ben alırım dolaptan." deyip nazikçe bana 'Git ve yemeğimi yap' imasını verdi. Sanırım gerçekten çok acıkmıştı. Ben kafamı sallayıp masadakilere son selamımı verdikten sonra mutfağa geçtim. Arkamda Yavuz ile. Dolap hemen mutfak kapısının oradaydı.
Elimdeki bulaşıkları Salih'e verip hemen İzmir'e köfteleri kızartmasını söyledim. Bu sırada ben ekmekleri ıslatacağım sosu hazırlayacaktım. Hepsini kendim de halledebilirdim ama hızlı getirmeliydim çünkü gerçekten çok acıkmış duruyordu. Güldüm kendi kendime.
"Ulan Yavuz seni de buraya alıştırdık ya..."
İçimden bir daha güldüm. Ulan Yavuz demek ha.
Ellerimi üzerimdeki önlüğün havlusuna sildim ve geniş tabağı alıp masaya yöneldim. Benim oturduğum yerin yanındaki boş sandalyeye oturmuş masadakilerle muhabbet döndürüyordu. Omzunun üzerinden tabağı masaya bırakıp geri çekilmeden, "Bir buçuk yaptım ama iki parası alacağım senden." deyip elimle iki kere omzuna vurdum. O ise kafasını kaldırmış beni izliyordu. Şu an işim olmadığı için usulca yanına çöktüm.
"İstersen beş parası da alabilirsin. Feda olsun."
Hanım hanımcık gülümseyip masadaki sohbetlere dahil oldum. Onlar için reçel yapıp yapmayacağım soruldu, müsait olursam yapabileceğimi söyledim. Hatta beni komşularıyla yaptığı güne bile davet etti Meliha teyze. Seve seve onayladım. Bir sürü şey konuşuldu. En son konuşulan konu ise Yavuz'un evlenme yaşıydı. İstemsizce gülmüştüm ama Yavuz'un yüzüne. Annesinin bu konuyu açmasından öyle sıkılıyor duruyordu ki, hiç dinlemeden tabağıyla ilgileniyordu.
Benim annemin böyle söze dökme huyu yoktu ama ergenliğe girdiğimden beri bana çeyiz hazırladığını biliyordum. Hatta bazı yaptıkları o kadar güzeldi ki şu an kullanmak için yalvarıyordum ama vermiyordu.
🌿
Yavuz hariç herkesi yolcu etmiş, beraber masayı toplamış ve yorgunlukla oturmuştuk. Yani daha çok ben yorulmuştum.Yavuz da benimle birlikte misafirlerimi yolcu etmişti. Kapının kenarında durup herkesle el sıkışıp tekrar gelmelerini söylemişti. Esnafçılık mıydı? Esnafçılıktı.
"Sen akşama mı geçeceksin hastaneye?" Önündeki çayı yudumlayıp kafa salladı.
"Şu an Sezgin bakıyor, o eve geçecek ben hastaneye." (İnanın hastanede isler nasil yuruyo bilmiyorum yanlisimiz varsa soyleyin düzeltek)
"Anladııım..."
Ben bardağımla oynarken aramızda bir sessizlik oldu. Bunu bozan ise oydu. "Çok aç birisiyim saat başı acıkıyorum. Kantin tostlarından illallah ettim artık."
Kahkaha attım. Ne kadar aç olduğunu hepimiz biliyorduk. "Molan yok mu neden dışarıda yemiyorsun?"
"Buraya gelip yiyorum öğlen zaten söylemiştim sana. Harici kantinden."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEFNE
ChickLitDefne ile Asaf Yavuz'un hikayesine hoş geldiniz. "Taşın çiçeklenmeye tenezzül etmesinin vaktidir artık." İçinizi darlatmayacak, sakin şeyler istiyorsanız Defne'ye bakın derim.🥺🫰🏻