Deniz Tekin-Sezenler Olmuş
🌿
Hastalığımı atlatalı birkaç gün oluyordu. Bize geldikleri günün gecesi çocuklar istediğim gibi yanımda kalmış ve bana bolca sevgi vermişlerdi. Anneme mesaj atacağım vakit hissetmiş gibi o beni aramıştı ve hasta olduğumu öğrenince haber vermediğim için tonlarca kızmıştı. Ayriyeten babam da. Yanıma gelmek istediklerini söylemişlerdi ve benim kalbim bayram sabahı çocuğu gibi atmıştı. Çok, çok özlemiştim. Zaman vermeden direkt bir ara geleceğiz gibi bir bilgilendirme geçmişlerdi.
Memnuniyetle beklerdim ben.
Ege, İzmir ve bana resmi olarak Minel ile sevgili olduklarını söylemişti. İzmir'e bildiğini belli etme demiştim ve o da süper bir oyunculukla şaşırmış ve Minel'e üzüldüğünü söylemişti. Tekrar.
Şaka bir yana ben ikisini çok tatlı buluyordum. Canlarımın birbirinin canı da olması hoşuma gidiyordu.
Ben dükkanlarda değilken her şey yine yoldundaydı çünkü arayıp her gün rahatsız ediyordum. Emin olmam lazımdı işlerin iyi gittiğinden.
Günler geçerken sürekli telefonumu çaldıran birisi vardı. Asaf Yavuz. Her mesajlaşmanın başında bana başımın ağrıyıp ağrımadığını soruyordu. Kelimelerine dikkat et... yerim seni.
Onunla her konuşmamda o kadar rahat hissediyordum ki... Ailem, yakınlarım dışında rahatlıktan bahsediyordum.
İyileşmemde en büyük rolü oynuyordu tabii ki, doktor oluyor golay mı? İzmir'den ben yokken de arada kafeye gelip yemek yediğini öğrenmiştim. Bu adam gerçekten bizim yeri seviyor olmalıydı.
Şu an hastanedeydi ve az önce öğle molası bitmişti. Yani yazdığına göre.
Yavuz: Benim şimdi işe geri dönmem gerekiyor, bu öğle gelemedim ama bunun da telafisi olur. Telafileri severim.
Ben şimdi nasıl heyecanlanmasaydım? Eğer Yavuz ile hiç yüz yüze görüşmesek ve bana böyle bir mesaj atsa direkt engellerdim. Böyle de küt bir insandım ama şimdi öyle değildi. Ben onu tanıyordum, evime bile almıştım. Nasıl birisi olduğunu da biliyordum ve bu beni rahatsız etmiyor, heyecanlandırıyordu. Böyleydi işte.
Elimdeki bardağın yanına bir ikram kurabiyesi koyarak pipetle beraber kitap okuyan müşterimin masasına yavaşça bıraktım. Rahatsız olmasın diye şarkıyı oldukça kısmıştım, şu an zaten bir o kitap okuyordu. Bazıları kulaklıklarıyla bilgisayarlarıyla uğraşıyordu.
Kasanın arkasındaki bar taburesinde otururken dirseğimi masaya, çenemi de elime yaslamış öylece etrafı izliyordum. Bu zamanlarda hep düşündüğüm hayatımın seyri oluyordu. Özellikle de geçmişimi düşünüyordum. Çalan şarkı ve değişen hava da beni biraz dalgınlaştırmıştı orası ayrıydı.
Kendimi güçsüz hissediyordum şu an. Hani böyle anlık bohem bir hava gelir ve sizi esir alırdı ya... öyleydim. Ne yapsam geçeri düşünmüyordum bile. Halim yoktu.
Saatler birbirlerini kovalarken ben hep aynı yerdeydim. Parayı ödemeye gelen bir kızın parasını yanlış verdiğim bile olmuştu.
"Defne iyi misin?"
İstifimi bozmadan avcumdaki kafamı konuşan Sedat'a çevirdim.
"Hastalığım geçti ama kırgınlığı kaldı sanırım. Bir şeyim yok yani."
Gelip yanımdaki diğer tabureye oturdu. Sedat ile yıllardır çalışıyorduk ve bana burada el kol oluyordu. İyi birisiydi.
"Emin misin? Pek hastalık kırgınlığı gibi durmuyor, dalgınsın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEFNE
ChickLitDefne ile Asaf Yavuz'un hikayesine hoş geldiniz. "Taşın çiçeklenmeye tenezzül etmesinin vaktidir artık." İçinizi darlatmayacak, sakin şeyler istiyorsanız Defne'ye bakın derim.🥺🫰🏻