Bölümleri okuduğunuzu görüyor ve size teşekkürlerimi iletiyorum. Yorumlarınızı esirgemeyin, dert bölümüne hoş geldiniz. Şarkıyı dinleyiiinnn🌿
Bu sabah uyandığımda içim kıpır kıpırdı. Bunun nedeni neydi bilmiyordum ama çok mutlu uyanmıştım. Mutfağa inip güzelce kahvaltı hazırlamış, kardeşimi öpücüklere boğarak uyandırmıştım. Biraz serzeniş yemiş olsam da onu o kadar özlüyordum ki sevgiden dövesim geliyordu. Benim gibi duygularını yüzle ya da sözle belli eden birisi değildi. Bir şeyler yapar ve öyle anlamamı sağlardı. Mesela onu uyandırdığımda ellerimden kurtulup kalkmış, elini yüzünü yıkadıktan sonra yanıma gelip iki yanağımı kocamanca öpmüştü. Sonra bir daha yanağını uzatıp, "Yüzümü yıkadım bir de öyle öp." demişti. Canımın içiydi.
Babamla annem ben kahvaltı hazırlarken uyanıp baş başa kahvaltı etmek istediklerini söylemişlerdi. Buna gönül koymayıp mutlu bile olmuştum çünkü ne kadar üzülseler de burada birden fazla anıları olduğunu ve onları özlediklerini biliyorum.
Çaylarımızı doldurduktan sonra sandalyemi çekip kardeşimin karşısına oturdum. Deniz yine sessizdi ve odakla tabağına aldığı şeyleri yiyordu. Onu izlediğimi hareketsizliğimden anlamış olmalı ki çatalı ağzındayken kafasını kaldırıp bana baktı. "Kahvaltını yapsana Defi. Neden beni izliyorsun?"
Derin bir iç çekiş geliyor içime. Sabahki mutluluğumun biraz da olsa kırıldığını hissediyorum. Özlem dolduruyor bu sefer o kırıklığı. "Yiyeceğim ama seni de hafızama kazımak istiyorum Deniz. Sizi her özlediğimde bu anlar geçiyor kafamdan."
Çatalını usulca kenara bırakıp yemeğini yuttuktan sonra gözlerime bakıyor. Benim gözlerimin daha farklı olan gözlerini de çok seviyorum kardeşimin. Sanırım dünyadaki son iyi kardeş timsaliyiz. "Abla, neden bu kadar dramatize ediyorsun? Bu kendini üzmekten başka bir işe yaramıyor."
"Elimde değil Deniz. Sizi özlerken tek başıma olmak beni çok üzüyor. Keşke bir yolunu bulup sizi yanıma ya da Dafya'yı sizin yanınıza taşıyabilsem."
Gözlerini deviriyor. "Bunu yapabileceğini ama yapmanın seni mutlu etmeyeceğini bildiğini biliyorum. Annem ve babam buraya gelmezler ve sen de Sakarya'ya gelmezsin. Bu iki şehir de bizi bir sokakta göz göze getirmez Defi. Bu konu böylece kapanır. Elimizden gelen bir şey yok. Hem..." deyip susunca önce yaptığı replik beni güldürüyor ama sonra cümle devamında söyleyeceği şeyler daha da meraklandırıyor çünkü Deniz bu sabah gözüme daha mantıklı geliyor.
"Hem?"
Ağzına bir zeytin atıp keyifle geri yaslanıyor. "Artık tek başına değilsin abla. İki ay öncesinde bu konuşmayı yapmak beni üzebilirdi çünkü koskoca evde küçücük hissettiğinin farkındaydım. Şu an öyle değilsin." Sakinlikle çayını içerken ben hiçbir şeye dokunmadan onu bekliyorum. Şaşkınım ama konunun neye bağlanacağını merak da ediyorum. "Kalbinde ailemizden-ki buna İzmir, Ege, Minel, Gonca ablalar da dahil- başka birisi var abla. Bu, zaman içerisinde bizden çok onu düşünmeye, onu özlemeye kadar evrilecek. Bazı şeyleri fark etmiyor musun yoksa öyleymiş gibi davranmaya mı çalışıyorsun inan bilmiyorum ama bunların hepsi gerçekleşecek abla."
Bu çocuğun tüm bunları nasıl bildiğini sorgulamaktan öte nasıl bu kadar güzel konuştuğunu ardından söylediklerini düşünüyorum. Hak vermiyor değilim ama bir anda bir korku kaplıyor içimi.
Tam o anda sabahki mutluluğumun hepsinin gittiğini fark ediyorum.
"Deniz bilmiyorum. Konu sizden buraya nasıl geldi hemen?"
Hızlıca göz devirip ağzından çıkardığı zeytin kabuğunu kafama atıyor. İğrenip geri kaçıyorum. "İğrençsin geri zekalı. Sabahtan beri seni seviyorum bana yaptığına bak!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEFNE
ChickLitDefne ile Asaf Yavuz'un hikayesine hoş geldiniz. "Taşın çiçeklenmeye tenezzül etmesinin vaktidir artık." İçinizi darlatmayacak, sakin şeyler istiyorsanız Defne'ye bakın derim.🥺🫰🏻