yıl

487 38 5
                                    

2 yıl sonra.

"Ben diğer şubeye geçiyorum. Burası size emanet." Bir yandan kabanımın düğmelerini iliklerken bir yandan da çocuklara laf yetiştiriyordum. "Kaç yıl oldu hala giderken size emanet diyor ya... Söylemesen bırakıp çıkacaktık abla."

Göz devirdim. "Ege sus karına ve kitap kafeme hizmet et." Onlar gülerken çantamı alıp çıktım. Karşı kaldırımdaki arabama koşarken yağmurdan da kaçıyordum biraz. Binip ilerlerken gülümsüyordum. İşlerim çok güzel ilerliyordu. Kitap kafemin başında şu an Ege vardı ve ona güvenim sonsuzdu. İkinci restoran şubemi geçen sene açmıştım ve o da yoğundu. Haftanın dört günü birinde üç günü birindeydim. Tabii arada kaçamak yapıyordum. Sağlık ocağının önünden geçerken aklıma Asaf Yavuz düştü. Hastanedeydi ve çalışıyordu. Bugün 6'da çıkacaktı ama hedefim o çıkmadan yanına gitmekti.

İlişkimiz çok güzel ilerliyordu. Sürekli nazar duası okuyup üflüyordum, nazardan epey korkardım. Birbirimize karşı daha açıktık. Aramızda ufak bir utangaçlık ya da çekingenlik varsa artık o da yoktu. Sadece işler çok yoğundu ve görüştüğümüzde şükür çekiyorduk. Bir de... ben artık bu adamı kocam yapmak istiyordum.

Şubeye geçtiğimde herkesle selamlaşıp direkt mutfağa girdim. Gün daha yeni başlamıştı. "İdil, Ali'ye yardım eder misin? Ben mutfağı hallederim diğerleriyle."

"Tamam abla geçiyorum şimdi."

Burayı açtığımda çalışanlarımı öğrenci çoğunluklu seçmiştim. Benden sonraki genel müdürümüz Sibel abla vardı ve bir tek o uzun yıllardır aşçıydı. Diğerleri ya eline yeni işini almıştı da da henüz okuyorlardı.

Amacım ihtiyacı olan herkese elimi uzatmaktı.

🌿

"Nerdesin bir tanem?" Önümdeki tatlılara bakarken bütün odağım kulağımdaki telefondaydı. "Eve geçeceğim şimdi aşkım. Çok yoruldum. İkinci şube daha işlek yerde olunca gün boyu oturamıyorum bile." Duymayıp görmesem bile gülümsediğini hissediyorum. "Bunu biliyorduk güzel gözlüm. Ayrıca bundan mutlu olduğunu da biliyorum, yorgunum falan ayakları ertesi gün işe gidene kadar sende." Bu sefer ben güldüm. "Yemek de yiyemedim, sen ne yaptın?"

Her yemek yemediğimde yaptığı gibi ofladı. "Defne, yavrum, gün boyu kafede değil misin neden yemek yemiyorsun?"

"O an koşuşturmadan açlığımı hissetmiyorum. Sen ne yaptın diye sormuştum."

"Bunu yanına geldiğimde görüşeceğiz. Şu an mesai saatimin dolmasını bekliyorum yavrum bir şey yaptığım yok. Kızmayacaksan, ben de deli gibi açım." Bildiğim şeyi sorunca aldığım cevaba gülümsedim. Raftaki eklerleri kadına gösterip elimle 15 yaptım ve ağzımı oynatarak, "Tane." dedim. Çok gizli bir iş değildi ama tahmin etmesin istiyordum. "Hmm, yanıma gelince karşılıklı görüşeceğimiz şeyler çoğalıyor mu dersiniz Doktor Bey?" Poşeti alıp ödedikten sonra arabaya geçtim ve aldığım yemeklerin yanına bıraktım. Bu sırada Yavuz bugün olan şeylerden bahsediyordu. O böyle saatlerce konuşsa dinlerdim ben.

"...sonra ben koridordan geçerken bir tane adam bebeğini görünce bayıldı. Tam oradaydım tuttum adamı ama ben bile heyecan yaptım. Muhtemelen ileride ben." Kahkaha attım. "Saçmala yavrum ne bayılması? Ayrıca sana kallavi bir soru geliyor hazır mısın?" Arabayı hastanenin arka tarafına park edip indim. "Ben doğum yaptığımda ilk bebeği mi görmeye gidersin yoksa beni mi? Dur cevap verme ayakkabılarımı çıkarayım öyle söyle." Yanıtını beklemeden telefonu yüzüne kapattım. Asansörün düğmesine basıp gelmesini beklerken heyecanlıydım. Kocamı özlemiştim. Çok yoğun olunca benim devreler bazen yanıyordu. Beni geri aradığında açmadım ve asansörden inip direkt odasına yöneldim. Kapıdaki yeni asistanına selam verdim ve kapıyı tıklatmadan açtım.

DEFNEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin