Hoş geldiniz, beklettiğim için kusura bakmayınız, düzenlemeden atıyorum güzel okumalar🫶🏻
🌿🪻"Anne biraz daha kalamaz mısınız?"
"Yok annem gidelim biz artık, köyde de işler birikti. Hem belki sen bize sürpriz yaparsın bir ara?"
Hüzünlü bir şekilde güldüm. "Gelirim tabii... Of gitmeyin işte ya, koskoca ev eskisi gibi yaşayalım beraber."
"Defne, konuştuk bunu babacım. Deniz'i seninle bırakıyoruz zaten."
Ofladım. Babam konuşmaya girdiği an üsteleme özelliğim kapanıyordu. "Hadi Allah'a emanet ol kuzum." Sıkıca sarıldıktan sonra Deniz ile sarılarak gidişlerini izledik. Şimdi ev bana bomboş gelecekti.
"Sen ne zaman gitmeyi düşünüyorsun ablacım?"
"Ben biraz daha buradayım ama tam gidiş vakti veremiyorum. Belki daha önce dönerim." Karnına bir tane vurdum. "Hayır dönmezsin."
"Zırıldanma Defne kadın. Hazırlan da kafeye gidelim."
Kaşlarım yukarı kalktı. "Sen beni çok şaşırtıyorsun Deni. Normalde ben işe giderken malak gibi evde yatman gerekiyordu. Ne değişti?"
Sırıttı. "İzmir'i görmeye geliyorum. Yoksa bayılmıyorum uyanmaya."
Kolundan kurtulup karşısına geçtim ve dikkatli bir şekilde geriye doğru yürümeye başladım. "Neden bana hiç bahsetmiyorsun İzmir ile olan münasebetinden?" Omuzlarına yukarı kaldırıp dudaklarını büktü. "Bilmem. Önce bir şeyler olsun sonra bahsederim kafasındayım. Ayrıca," dedi ve merdivene takılacağımı benden önce görüp beni kolumdan tuttu ve evin kapısından içeri soktu. "Dinime küfreden müslüman olsa abla. Yavuz abi ile sevgili olduğunuzu bıçaklanmasaydı öğrenemeyecektim. Sen bir şeyler olsa bile anlatmıyorsun."
Yavuz'un adının geçmesi ile kalbim panayır yerine döndü. Elbisemin eteklerini tutup dönesim geldi ama durdum. İyileşmişti, çok çok daha iyiydi. Dikişleri alınmış, işine geri dönmüştü. Tek şikayeti iz kalmasıydı. Ben de hemen ona, "Buna şükret." adlı şarkımı söylemiştim.
"Şu hale bak. Sarhoş gibisin Defi, düz yolda yalpalayarak ve gülerek yürüyorsun. Kızların haberi var mı tüm bunlardan?" Kafamı olumsuzca salladım. "Selim abi göreve gittikten sonra toplanalım diye anlaşmıştık Gonca ile. Diğerleri zaten bize uyuyor her şekilde. Arayacaktım bugün." Kafasını salladı ve bir şey demeden odasına geçti. Üzerimdeki elbise ile hafif ürpermiştim. Temmuz ayına girmiştik ama sabah saatlerinde yağmur atıştırdığı için sıcak kırılmıştı. Ben de iki yağmur görünce üşüyen o insandım.
Altıma bir kot pantolon üzerime de uzun kollu ince bir body giyip yanıma ceket aldım. Çantama eşyalarımı ve telefonumu attığım sıra çalmaya başladı, ekrana baktığımda arayan benimkiydi.
"Defne?"
"Yavuz?"
"Ne yapıyorsun güzelim, annenler yola çıktı mı?" Güzelin sana kurban olsun diye çıkışacakken durdum. Zaman ilerledikçe bizim aramızdaki o utangaçlık duvarları da eriyordu.
"Şimdi yolcu ettik, kafeye geçmek üzere hazırlandım hayatım. Sen ne yapıyorsun?"
"Ben de ne yapayım, acilden yeni çıktım odamda oturuyorum. O yüzden mesajlarını geç görünce yanıt vermek yerine aramak istedim."
Kalbimi feth ederken ben daha da sırıttım. "Bir tanesin sen. Bu arada ben senin hala iyileşmiş olmana inanmıyorum. Ağrın var mı?"
"Defne..." dedi artık inan diye bağıran sesiyle. "Tamamen iyiyim, cidden bak. Spora bile gidiyorum. Eğer inanmıyorsan yanıma gelip kendin test edebilirsin." dediğinde gözlerim kocaman açıldı. Merdivenlerden inerken gülüşümü bastırıyordum. "Sen ne fenasın var ya..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEFNE
ChickLitDefne ile Asaf Yavuz'un hikayesine hoş geldiniz. "Taşın çiçeklenmeye tenezzül etmesinin vaktidir artık." İçinizi darlatmayacak, sakin şeyler istiyorsanız Defne'ye bakın derim.🥺🫰🏻