Ejderha ininde şarkı söyleyip stres atarken arnow ile savaş sanatları için çalışacağımız zaman gelmişti
"arnow kralı gördün mü?"sorduğumda şüpheli bir şekilde baktı "kralımızdan haberiniz yok mu kraliçem" konuşmasından bir şeyler döndüğünü hissettim " neler oluyor" kötü bireyler vardı "Yaratıklar korumamızı kırmaya çalışıyor koruma olmayan büyüyle korunan köyler de işgal altında düngece bir anda olan birşey kral köylere gidecek" demesiyle koşmam bir oldu inden çıkıp kapıları son hız aşıp koridorları koşarak geçtim tanıdık kapıyı görüp yavaşladım arkamda olan hizmetçiler e " siz burada bekleyin" dedim askerin içeri girip çıkmasını beklerken karşımda gitmek için giyinmiş kralı görmeyi beklemiyordum " bana söylemeden mi gidecektin" yorgun kızarmış gözleri yüzümü buldu bir eli yüzüme kayarken " seni endişendirmek istemedim hemen gidip gelicem, ben burada yokken bebeklere ve kendine dikkat et " dedi gözlerindeki duyguları şuan çözemiyorum ne oluyordu?Yüzümü iyice süzdükten sonra beklemeden çıktı. Arkasın da gergin ve endişeli bir ben bırakarak,.
Drake gideli üç gün oluyordu gece uyuyamıyor gündüz çalışıyor yemek yemeyi bile unutur hale gelmiştim aklım sürekli ondaydı neredeydi, iyimiydi, yaralandı mı? Sürekli soruyordum kendi kendime her saatte bir emily i yolluyor haber var mı diye sordurtuyordum bugün gene yollamıştım ama haber yoktu bugün kaçıncı gündü..
Myth kocaman bir ejderha olmuştu artık belli süreden sonra daha da hızlanmıştı büyümesi sanırım biz e bağlıydı bu da ne kadar güçlenirsek diğer yarımızda güçleniyordu inine girip myth i aramaya başladım hafif gözlerini açmış yerinden bile kalkmadan bana mutsuz bir şekilde bakıyordu bu böyle olmuycak tı inden çıkıp odama geçip oturdum "emily edwini çağırırmısın" emilyin gidişini izleyim hafif yan dönüp dişarı ya baktım " nerdesinn" inci ses dudaklarımdan çıktı sevdiğin birinden haber alamamak ulaşamamak çok zordu kafamda binlerce kez yaralan sa ya öldüyse ya başı beladaysa diye içimden geçiriyordum aslında yaralanma olsa yada ölse bende hisseder ve ölürdüm o zaman neden çağrılarımıza cevap vermiyordu çok mu kötüydü orası,
Kapı çalıp edwin içeri girdiğin selam verip kalktı ve benden bireyler bekledi ağır ağır kafam edwini buldu "o Nerde" gözlerim yanıyordu sabır kalmamış tı bulmam görmem lazım dı "kayboldu" dişlerimi sıktım " ne zaman kayboldu hangi bölgedeydi" yanıyordum gene yeni kontrol edebilmeye başladığım şeylerde ateş de vardı artık tüm vücut yerine sadece saçlarım yanıyordu elime ulaştırdığım ateşle önümdeki masayı yakmıştım yerine sinen edwin " shay lütfen sakin ol adamlar gönderdim kontrol etmeye eninde sonunda bulunacak" ayağa kalktım elimde top bir lav oluşturdum acımam yoktu sinirlenmiştim kocamla ilgili bilgiyi benden saklamaya nasıl cüret ederdiler " son kez soruyorum o nerede kayboldu" başını aşağıya eğip " ork Ormanına yakın olan sınır köyümüz de büyü nasıl bozduklarını bilmiyoruz abim en son oradayken cevap vermemeye başladı" avucumdaki topu söndürdüm avuçlarımı yumruk yapıp başımı yukarı kaldırdım derin nefesler alıp verdim ateş sönmüştü edwini ve emily i orada bırakıp ejderha inine gittim
" myth Igor buraya gelin " bağırmamla hırlayıp gelen kurtlarla ve uçarak gelen ejderham üçü de karşımdaydı " çocuklar eşim kayıp onu bulmam lazım Igor benimle geliyorsun myth sende, chery burada kal orası senin için çok tehlikeli olur" hızlı bir şekilde hazırlanıp inden çıktı chery nin ağlayışlarını kulak ardı ederek "chery sen en önemli şeyi korumalısın sarayı, edwinle birlikte kal yakında dönücez" edwinin yalvaran bakışlarına sert şekilde bakarak "bu yüzden sana söylemedim shay orası çok tehlikeli abim e söz vermiştin unutma" ah demek olay buydu kocam edwine emir vermişti " kim burada beni tutucak kadar güce sahip yeterince bekledim ediy onu bulmam lazım" arkamı dönerek "myth buradan uçarak çıkalım sonra ıgorla devam edicem" başlarını eğen iki büyük bebeğime minnetle baktım
Çıkana kadar yalvaran edwini göz ardı ederek emily e direktifler verdim kimse benim gittiğimi bilmemeli son ana dek burda olduğumu düşünmeliler
Uçarak gitmeye başladığımızda etrafı izlemeye başladık sınıra yaklaşırken birşeyler doğru değil di sınırı siyah bulutlar kaplamıştı tıpkı karanlık orman ve peri ormanı gibi karanlık yavaş yavaş her yere dağılıyordu " myth beni aşağıya indir igorla devam edicem hades i bulmaya çalış dağılıp srıyalım birşey görürsen beni bul" diyerek hızlı ve sessiz şekilde karanlık ormana adım atmıştım içim kavruluyordu buralarda ydı hissediyorum bu ormandaydı saatlerce giderken myth nin üstümde uçtuğunu farkedince içime umut doldu "igor myth i takip et" dediğimde ağır ve kalabalık adım sesleri geliyordu etraftaki orklar bizi hissetmişler di savaşmadan buradan çıkamıyacaktık aklımda büyüler akarken eşimin öğrettiği görünmezlik büyüsü düşündüm ama sonra orkların koku duyusu çok gelişmiş ti kurtlar gibiydi her türlü beni bulurlar dı tek seçenek kaldı Sarmaşık örmek kısa süre tutsa bir den fazla yı sökmek için zaman alıcaktı "se nye ave me gbe" dedikten sonra bulunduğumuz bölgedeki yeryüzünün siyahı değişti yeşillendi igorun sırtında ters dönüp elimi havaya kaldırdım "va zu ivy" ikinci adım büyüyü tekrar ederken sıra sıra sarmaşık oluşturmaya başladım önüme yanlara derken en az elli ork ve başka türler bulunuyordu Sarmaşık parçaları etrafarındaydı bazılarının kolda bazılarının ayaklarında ve bazılarının da göğsündeydi "kple aɖi" zehirle dediğim anda elimdeki yeşil ışık mora döndü yavaşlayan birçok yaratığa baktım yere düşmeye başlamışlardı kalanlar dan bir kaçını da "Tân" diyerek ellerimden çıkan ateşle yakmıştım yorulmuştum çok büyü harcamıştım.
Başımı kaldırıp myth e baktığımda alçaldığını gördüm yakındık anlaşılan
İlk gözüme ölmüş orklar çarptı sonra bizim askerler olduğunu düşündüğüm adamlar vardı bazıları yenmiş bazıları uzuvları kopmuştu biraz ilerde çadır vardı kenarları kan ile boyanmış tı etrafta gözlerim dört dönüyordu "Nerde o myth" başını aşağıya eğdi o da üzgündü " myth i etrafta mağara var mı" yükselen kızımla "igor takip et" deyip akşam olan günde hava daha da kararmış yollarda gidiyorduk arada gözümü çarpan ölmüş hayvanlar buralarda da birşey ler olduğunu anlamıştım mağaraya yaklaştığımız da elimi kaldırıp "kekeli ƒe akpa" dediğimde elimde yeşil bir ışık yandı mağaranın içine girerken ilk kendi askerlerimiz in parçalanmış uzuvlarını gördüm sanırım bu edwinin kurtarma ekibiydi askerden daha farklı giyinmişler di yavaş ve sessiz adımlarla giderken sadece o da değil bir sürü yaratık ve insan dolu bir mağaraydı ağzına kadar ölüler bulunuyor du kesik nefes aldım gözlerimden yaş akarken korkum ve merakım arttı ya kocam da buradaysa ya düşmana yakalandıysa aklımdan binlerce soru geçti hem ölülere basmamaya çalışıyor hem gidiyordum her türlü vahşet vardı burada kollar bacaklar, beyinler böbrekler herşeyi o kadar iğrençti ki kan ve ölüm yuvasıydı ayağım birşey e takılırken takıldığımın ne olduğuna baktım bir kafa olduğunu gördüğüm de vahşete alışmıştım problem olan kafanın içindeki farenin ölen insanın gözlerini yemeye çalıştığını görmek ti daha fazla kendimi tutmayarak yere çömelip kusmaya başladım gözlerime o an geldikçe ağzıma tekrar ekşi su geliyordu kafamı sallayıp aklımdakini dağıtmaya çalışırken igorun saldırı pozisyonu alması karşıya hırlaması toparlanmamı sağladı duvardan destek alarak yavaşça ayağa kalktım gözlerimle karşımdaki figüre tamamiyle dikkat kesildim ölülerin kemiklerinden kendine koltuk yapan özlediğim eşimi mi yoksa hemen arkasında askerimizi yiyen dişlerinin arasında bağırsakları süzülen hades mi? Gerçek miydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ejderha Kralının eşi
FantasyMyrdal ülkesinde yaşayan bakire küçük bir köle acımasız hayatından sürüklenerek görkemli bir hayatın içinde bulur kendini ve o ülkenin kralı yüzyıllardır eşi ni aramaktadır "Immmmmm evettttt lütfen daha hızlııı"