2 hafta Sonra
Gözlerimi açtığımda karanlık bir mağaradaydım yavaşça doğruldum en son nerde olduğumu hatırlamaya çalıştım kral ile birlikteydim uyutmuştu beni " burası da neresi" küf kokan pis bir karanlık kenarlarda ölmüş fareler ve yılanlar bilinmeyen şekilde kafatasları ve hava da ağır bir koku vardı
Ayağa kalkıp boş midem de bulunan herşeyi yere kustum açlıktan başım dönüyordu nerede olduğumu hala idrak edememiştim
Mağaradan hafifçe kafamı uzatıp etrafı gözlemledim kurumuş zayıf ağaçlar gri bir sis yerlerde taş niyetine insan kafatasları kalbim birden hızlı atmaya başladı ben cehennem olarak bilinen karanlık ülkesindeydim çocukken köye gelen hikaye anlatıcalar aynen böyle anlatıyor du burayı
nasıl oldu da buradaydım açlık ve susuzluk beni mağaradan çıkmaya zorluyordu korkan gözlerim, titreyen ellerimle yavaşça dişarı çıktım
Ağaçlarda gizlenerek yürüyordum şuan a kadar herhangi bir canlı görmemiştim hala ölü bedenler ölü yaratık cesetleri etrafdaydı kendimi korumak için ağaçların boş kabuklarında dinleniyordum güneş ve ay bulunmadığı için zamanın ne olduğunu kaç olduğunu anlıyamıyordum
Ağaç kabuğunda dinlenirken gözlerimi açtım artık dayanacak gücüm kalmamıştı birden bir ses duydum ağaç kabuğun kırılmış kenarından dişarı çıkarken çaprazımda burnunu hava ya dikmiş insan hayvan karışımı bir yaratık vardıYavaşça yere eğildim dikilen burnundan koku mu aldığını biliyordum yerime daha çok sindim ağaç kabuğunun içinde bulunan yapışkan küflü sıvıyı yavaşça elime alarak saçıma koltuk altlarım a boynuma üstüme sürmeye başladım kurt olduğunu tahmin ettiğim yaratık etrafımda dönmeye başladı bir iken dört oldular kalbim hızla atmaya nefesim kesilmeye başladı bana dönen dört baş artık ortaya çıktığımı söylüyordu
Kabuktan hızla atlayıp koşmaya başladım nereye gittiğim i bilmeden ayaklarımı zorlayarak olabildiğince hızlı koşarak nefesim kesilene kadar durmadım duramazdım " aman tanrım hı hı bu da ne" karşımda farklı bir yaratık var dı üç kişiydiler benden daha çok arkamdaki yaratıklara bakıyorlar kafamı hafif yana eğip yandan arkama baktım yavaşlayan dört kurt adamın bir biriyle kapışması ve salya akıta akıta iletişim kurduklarını gördüm dört kurt durup bir birlerine hırlamaya devam ederken karşımda ki yaratıkların orglar olduğunu yakınlaştıkça gördüm bana değil de arkamdaki kurtlara bakıyorlardı ellerinde ki büyük ağaç kabuğunu başları olduğunu anladığım yaratık yere vurmuştu
Yavaşlayıp yavaş yavaş kenara doğru yürüdüm bir birine hırlayan ve savaşa hazırlanan dört kurt, üç org beni unutmuşlar dıBirbirleriyle kavga ederken kurtlardan birinin açlıkla savaşı bırakıp benim olduğum yere yaklaşmaya başladığını fark ettim olabildiğince bulunduğum yerde küçüldüm biraz ilerimde de pis bir bataklık vardı yere dört ayak üstümde düşerek yürümeye başladım bataklığa ulaştığımda bir avuç zifiri vücuduma yerdirmeye başladım tam o anda arkamdan beş adım gerimden kurtun hırladığını ve salya akıttığını gördüm pis nefesini hissediyordum
Yaşamalıydım başka şansım yoktu benim... Drake eşim, amcam, emily, edwin herkes aklımdan teker teker geçti o kadar yorgun, o kadar bitmiştim ki ailemi tekrar görmek istedim burada ölmekten se onların yanında ölmek istedim sonra bireyler değişti gözlerim yanmaya başladı ellerim titredi kalbim sanki bir el tarafından sıkılıyordu içimde bir şeyler vahşileşti ormanda büyük bir haykırış koptu " ahhhhhhhhhh" bütün yaratıklar bana döndüYanmaya başladım tek istediğim Kan dı öldürmek istiyorum aklımda sürekli aynı şey dönüyordu "öldür öldür öldür" tırnaklarım uzadı gözlerim daha net görmeye başladı o ben değildim içimde karanlık yükseldi etrafım haykırışlarımı duyan hayvanlar yaratıklar her türlü karanlık varlıklar tarafından çevrilmişti
Hepsi bir ağızla bağırıp savaş pozisyonu aldı onlarca yaratık bana doğru koşarken korku yoktu "öldür onları shay kan görmek istiyorum evettttt shay hepsini öldür" yanan bedenim sönerken gözlerim açıldı sağdan soldan gelen yaratıklar tek elimi kaldırmam ile vücutlarında ki kan boşaldı yerlere heryere sıçradı birinin boynundan tutup elimi karnında sokup çıkardım diğerinin Kafasını kopardım başka birinin yüzün ü avucumun içine alıp beynini patlattım sürekli öldürdüm durmadan kan görmek için vücutlarını doğradım
Herşey bitmişti bir ağaç kütüğüne oturup gelen var mı diye etrafı gözlemliyordum yoktu.. Elimde orklara ait bir parça kemik hem eti yiyordum hem etrafı izliyordum açtım yaratıkların hepsi bu halimi görüp kaçmıştı korkup uzaklaşmıştıSakinleşemiyordum hazır bulunduğum yerde etrafı izlemeye devam ediyordum hala öldürmek istediğim benliğim durmadan kan istiyordu ormanda Ağaçlarda kan yerler de bağırsaklar, kalpler, beyinler ve ufak tefek vücut parçaları vardı adım atılacak yer yoktu sonra hava da büyük bir kanat sesi geldi aşağıya biri atladı
"Eşim buldum seni" gözlerim adamın yüzünde dolaşırken artık vücudum kendini
bırakmıştı
Gözlerim geriye doğru kayarken birinin beni tutuşunu hissettim
Ormanlarda yüksek bir ses duyuldu " Kral Drake eşin de bir yaratık"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ejderha Kralının eşi
FantasyMyrdal ülkesinde yaşayan bakire küçük bir köle acımasız hayatından sürüklenerek görkemli bir hayatın içinde bulur kendini ve o ülkenin kralı yüzyıllardır eşi ni aramaktadır "Immmmmm evettttt lütfen daha hızlııı"