Bölüm Şarkısı;
Serdar Ortaç-Sana değmezBana kalsa, ben tüm gemileri yakmaya hazırdım. Gerçekten, çok fena gözüm dönmüştü ve Bülent beyin karşısına çıkarken direk istifamı vermek üzere çıkmıştım ama beni o frenlemişti.
Adam defalarca sorunun ne olduğunu ve neden böyle bir karar aldığımı sormuştu ama benden sağlam bir cevap alamıyordu. Bu sebeple istifamı red etsede, ücretsiz izne çıkmama izin vermişti.
İstanbul'dan ayrılırken ağlamamak çok zordu. Beni karşılamaya gelen annemle sarılırken de ağlamamak çok zordu. Aslında içimde biriken çok fazla gözyaşı vardı, hissediyordum ama akıtmamak için kendimle savaş veriyordum.
Annemin bizi gördüğünde ilk söylediği şey "Pastel danaya dönmüş! Bu ne böyle obez mi oldu?" olmuştu. Obez felan değildi sadece artık dışarı çıkmıyor, yeyip,içip evde yatıyordu. Kendim markasız ve sağlıksız ürünler tüketirken, ona birinci sınıf mamadan aşağısını almıyordum.
Bu beklenmedik gelişim elbette annemi kuşkulandırmıştı. Defalarca ağzımdan laf almaya çalışmıştı. Ona olanları nasıl anlatacaktım? Ne diyecektim? Anne beni salak yerine koydular mı? Ya da anne ben büyük bir oyunun içine düştüm ve beni topaç gibi çevirdiler mi? Ya da en kötüsü...
Anne ben ne halt olduğunu bile bile bir şerefsize gönlümü kaptırdım mı?
Bunların hiç birini ona anlatamazdım, çünkü daha ilk cümlemde kadının tansiyonu fırlardı. Dizi ve filmler hep dalga geçtiğim ultra saf, salak kızlara dönmüştüm ve bunları anlatacağım, anlatırkende beni soğukkanlılık ile dinleyebilecek tek bir kişi vardı.
Kuzenim Zehra.
Geldiğimi duyar duymaz akşam sizdeyim hazırlığını yap demişti. Ne kadar hazır olduğumu bilemezdi. Patlamaya hazır volkan gibiydim, içimdekiler taşıyordu.
"Seyran bu kedinin bir şeyi var"
Annem ile balkonumuzda yemek yerken, gözü sürekli Pastel'in üzerindeydi. Ne farklılık görüyordu anlayamıyordum çünkü Pastel sadece iştahlı bir şekilde yemek yiyordu.
"Yok bir şeyi anne"
"Hayır var. Seninde onunda bir şeyi var ama ikinizide anlamıyorum"
Anne iç güdüleri hiç bir zaman yanılmıyordu bu kadının ve daha fazla iyiyim diyerek yalan söylemek istemiyordum.
İyi kelimesi yanımdan bile geçemezdi. İstanbul'dan ayrıldığımı duyan kızlar sürekli arıyordu. Ben açtığımız şu saçma sapan gruptan ayrılalı çok olmuştu ama beni ısrarla geri alıp, Esra'yı şutlamışlardı. Tek kelime cevap vermesemde ısrarla halimi hatrımı soruyorlardı.
"Seyran neden gittin?" diye soruyordu Aslı.
"Lütfen iyi olduğunu söyle""Seyran tamamen gitmedin değil mi?"
"Telefonlarımızı açar mısın?"
Yine hepsini okudum ama cevap vermedim. Yakamı ne zaman bırakacaklardı merak ediyordum. Bir şeyleri telafi edebileceklerini, onarabileceklerini sanıyorlardı ama mümkün değildi artık.
"Huuu sana diyorum"
Annemin abartılı el hareketini görene kadar daldığımın bile farkında değildim. Bunu son zamanlar çok sıkı yapıyordum.
"Ha? Ne?"
"Zehra ne zaman gelecek?"
"Bilmem akşam dedi ama"
Zehra benim her zaman tek sırdaşım olmuştu. Birbirimizin her bokunu bilir ve her yanlışta elinden tutardık. Şu an ona ne kadar ihtiyacım olduğunu kelimeler ile anlatamazdım. Çünkü hem yine bir bok yemiştim hemde elimden tutacak, akıl verecek birine ihtiyacım vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Playboy Yok Edilmeli!
ChickLitÇıldırt beni, çıkart beni baştan İsmin neydi yine unuttum telaştan?