29.Bölüm "Oh sonunda..."

1.5K 109 21
                                    

"Öbür tarafa bir gittin geldin ama"

"Kes sesini"

Zehra ile beraber yaşanan olay sonrası kendimizi bir İstanbul klişesi olarak kız kulesinin karşısındaki banklara atmış, durum değerlendirmesi yapıyorduk. Ferit'i oldukça beğendiğini söylüyor ve "Çocuk hakikaten fenaymış ama" diyerek bunu da ikide bir dile getiriyordu.

"Çocuğun içine düştüm resmen Seyro. Çok utanç vericiydi"

Buna rağmen nasıl balıklama atlamamıştı halen herkes tarafından merak ediliyordu ama iyiki atlamamıştı. Çünkü Zehra doğru söylüyordu. Ben resmen öbür tarafı bir yoklayıp gelmiştim.

"Şimdi ne yapacağız Zehra? Herşey bok oldu" derken ona da bir parça kızgındım. Ben tam bir karar aşamasına gelmişken ikide bir kararımı yargıtay gibi bozuyordu.

"İzin ver"

"Yapmam Zehra böyle hemen-"

"Sadece izin ver"

"Nasıl birden hiçbir şey-"

"Seyran sadece izin ver"

Kuzenim papağan gibi aynı kelimeleri ardarda söylese de benim ne demek istediğini anladığım tartışılırdı. Bu yüzden oturduğum yerde ona doğru dönerek "Neye izin vereceğim? Bir ilişkiye mi?" diye sormak zorunda kalmıştım.

"Hayır"

"Eee?"

"Sadece seni sevmesine izin ver Seyran"

"..."

"Bırak koşsun peşinden, bırak diller döksün, bırak seni sevdiğini söylesin"

"Eee ne olacak sonra?"

"Sen ondan emin olana kadar, kalbin ona inanana kadar bırak sevsin seni"

İşte bu hikâyenin başından beri ilk defa biri mantıklı şeyler söylemeyi başarmıştı. İlk defa bir düşünce hoşuma gitmiş ve uzun zamandır kaldığım araftan beni çıkartmayı başarmıştı.

"Nasıl olur ki öyle?" derken aslında bu işe ne kadar hevesli olduğumu gizlemek çok zordu.

"Çokta güzel olur. Hiç olmazsa finalde yakışıklı bir adam tarafından sevilmeyi tatmış olursun"

Olaya bu açından bakabilir miydim veya finalde bu rahatlıkla bunları söyleyebilir miydim, emin olamıyordum ama fikir güzeldi ve ben gecenin geri kalanını bu fikri düşünerek tamamlamayı tercih etmiştim. O an anlıyordum ben delilercesine Ferit Korhan tarafından sevilmek istiyordum. Öncelikle kendimi kandırmayı bırakmalıydım.

Hava iyice serinleyene kadar oturmuştuk kız kulesinin önünde, sonra ise yavaştan tuttuk evin yolunu. O saatlerde yine Zehra'ya "Acaba bende mi İstanbul'a taşınsam?" perileri gelmiş ama sonra yürüyen merdivenlerin bile doğru düzgün çalışmadığı bu şehirde yapamayacağına karar vermişti. İstanbul'da yaşamak için ya çok iyi bir nedene ihtiyacınız vardı ya da tamamen deli olmanız gerekiyordu. Benim hangi kategoride olduğum artık çok belliydi.

Evim İstanbul'un nezih semtlerinden birindeydi, tabi binamda bulunan Suriyeli, Bangladeşli, Pakistanlıları saymazsanız.

Evimin sokağına doğru kıvrılan köşenin başındayken ve halen Zehra ile koyu sohbetimize devam ediyorken (daha doğrusu o konuşuyor ve ben Ferit'i düşünüyorken), binamın önündeki bir araba oldukça tanıdık gelmişti birden bana.

"Zehra bu..." derken ihtimalleri tartıyordum içimde. Farlarının yandığı bu arabanın içinde birde biri oturuyordu.

"Ne? Neden durdun? Üşüdüm hadi Seyran"

Playboy Yok Edilmeli!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin