°son°

1.2K 37 24
                                    

Uzun zaman sonra, tekrar merhabaa
Aslında tekrar bir özel bölüm yayınlamayı düşünmüyordum ama efsaikizek aklıma düşürdü hatta bu tarih de paylaşmak da onun fikrii.
Bugün 13 Kasım, yani Asrın'ın doğum günü:")
iyi ki doğmuş Asrın'ım çiçeğimm

Öyle yani, sizleri bu sefer gerçekten son kez (yani inşallah) özel bölüme uğurluyorum, bakalım bizimkiler nasıl anne baba olmuşlar

Not: Onları böyle yazınca çok duygulandım, cidden uzun zaman oldu o yüzden resmen yazmayı unutmuşum...

BölümŞarkısı: Seksendört• Anlayamazsın
~

Hayat, zorlukların eksik olmadığı bir yerdi. Bunu inkâr edebilmeyi isterdim ama ne yazıktı ki inkâr edecek şeyler yaşamamıştım bu hayata. İyi bir aile, içine doğduğun iyi bir dünya, hayata bir sıfır önde başlamak gerek olurdu ve ben yarı yarıya bu biri kaybetmiştim. Neyse ki, bu sayede kazanacağın bir sıfırlık galibiyet, daha sonraları hayatında tutmak istediğin insanları iyi seçmen, pozitif olabilmeyi başarman gibi etkenlerin yanında pek de önemli kalmıyor.

Adım, Berrak.

İsmimin anlamını severdim, babam aylarca düşünmüş ne olsun diye ve en sonunda, "Kızım ismi gibi duru, saf, temiz olsun, bahtı ve şansı açık olsun." diye düşünüp bu ismi koymayı uygun bulmuş, annemin de hoşuna gitmiş.

Bahtımın hep aydınlık olduğunu düşünmüyordum, özlemle hatırladığım bir çocukluk anılarındaki o sımsıcak aile ortamı benim zihnimde bulunmuyordu ama çocukluğumu çok da güzel hatırlardım yine de. Dört güzel çocuk sayesinde... Gözde, Rüzgâr, Berke ve Asrın, Berrak'ın bu hayattaki en büyük şansları, benim içimden birilerdi.

Onlar bana aile olmuş, yuva olmuştu, ben yıllarca hep bunu bilerek büyümüşken şimdi artık gerçek, tam bir ailem vardı. Hem de annesinin ben olduğu bir aile. Benim ailem, kendim kurduğum ailem.

Asrın Soytepe, Berrak Göktürk Soytepe ve kızımız, biriciğimiz.

"Eğer bir daha böyle yaparsan ciddi ciddi koltuk da yatarsın, Asrın!" İçimden aileme, en çok da ona, Asrın'a, eşime şükrediyor olsam da yaptığı şey gerçekten hiç hoş değildi, bu nedenle dışımdan kızmış gibi görünmek zorundaydım.

"Benim bir suçum yok ki, kıyamadım yalnızca, çok istedi!" dediğinde ona inanamazca baktım. "Camdan atlamayı da çok istiyorum, dese ona da mı izin vereceksin?" deyip sert bakışlarla baktım.

Yok artık dedi gözleriyle bana. "Tabii ki hayır, Berrak, ama yani kabul et bu istek o kadar da yapılamaz değildi!"

Babası, kızımızı okuldan aldıktan sonra eve gelirlerken öğretmeninin istediği birkaç bir şey ve kışa hazırlık olarak birkaç parça kışlık kıyafet için bir alışveriş merkezine gitmeye karar vermiş. Buraya kadar bir sorun yoktu, bana haber de vermişti zaten. Ancak alışveriş merkezine gittikten sonra oldukça tehlikeli bir oyuncağı gören kızım binmeyi çok isteyince, görevli de zaten sıkıca bağlıyoruz, deyince o hâlde binilebilir diye düşünüyor ve riskli olan o oyuncağa kızımızı bindirmişti.

Sonuç olarak, şükürler olsun ki başına hiçbir şey gelmemişti ama bu gelmeyeceği anlamına gelmiyordu ve ben kesinlikle lunaparklarda da olan bu oyuncakları güvenli bulmuyordum. Asrın'a tekrardan sert ve hayal kırıklığı ile baktım, o da yelkenlerini suya indirdi ve omuzlarını düşürerek beni belimden kollarıyla sarıp başını omzuma koydu. "Dayanamadım, çok istemişti, ayrıca cidden güvenli görünüyordu, yoksa ne kadar isterse istesin bindirmezdim." Bende sana dayanamıyorum, demedim ama içimden geçirdim ve gülümsedim.

AYRILIK | Texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin