"Günaydın Felix!" Mi-Hi sınıfa girer girmez yanıma koştu.
"Günaydın." Çantamı sıraya koydum. Yerime oturacakken Mi-Hi kolumdan tuttu ve beni kapıya doğru götürmeye başladı.
"Hadi kantine gidelim Lixie." Mi-Hi okul açıldığından beri bana çok yakın davranıyordu. Bu şekilde davranışlara alışık olmadığım için ne yapacağımı bilemiyor, ona uyum sağlıyordum.
Kantine geldiğimizde Mi-Hi beni boş masalardan birine oturtup bir şeyler almaya gitti.
Ellerimi masaya koyup parmaklarımla ritim tutmaya başladım.
Mi-Hi elinde iki vişne suyuyla geldiğinde gülümsedim. Tam karşıma geçti ve meyve sularından birini bana verdi.
"Dün neden gelmedin? Yazacaktım fakat sonra rahatsız etmek istemedim."
"Biraz üşütmüşüm o yüzden gelmedim."
"Hmm dikkat et kendine Lixie."
Başımı sallayarak onu onayladım ve uydurduğum ritme devam ettim. Mi-Hi uzun bir süre beni izledi. Bakışlarından rahatsız olduğum için başımı eğdim.
"Bugün çok güzel olmuşsun." Diye mırıldandı. Utanarak başımı biraz daha eğdim. İnsanların bana iltifat etmesine alışık değildim.
"T-teşekkür ederim." Dedim kısık bir sesle. Mi-Hi ufak bir kahkaha attı.
"Utandın mı sen?" Elini uzatıp gözlerimi kapatan saçlarımı çekti. "Aaa kıpkırmızı olmuş bu!" Mi-Hi daha yüksek sesle gülmeye başladı.
"Mi-Hi kes şunu!" Ondan uzaklaşıp saçlarımı düzelttim. Bu sefer yerinden kalkıp yanıma geldi.
"Lixie benden kaçmana gerek yok." Masanın üzerindeki elimin üzerine elini koydu. Geri çekecekken daha sıkı tuttu.
"Kaçma benden. Gör beni artık." Diye fısıldadı.
"Mi-Hi ben..." cümlemi devam ettiremeden boştaki elimin de tutulmasıyla başımı kaldırdım.
Hyunjin hemen yanımdaydı. Elimi daha sıkı tutup beni yerimden kaldırdı. Mi-Hi şaşkın bir şekilde bize bakıyordu. Hyunjin beni arkasına alıp Mi-Hi'ye döndü.
"Bir daha benim olana dokunmaya kalkma!" Bunu o kadar tehlikeli söylemişti ki ben bile korkmuştum.
Mi-Hi hala şokta gibiydi. Hyunjin beni hızlı bir şekilde kantinden çıkarttı. Nereye gidiyorduk bilmiyordum. Sadece Hyunjin'e yetişmeye çalışıyordum.
Beni okulun en alt katına indirdi. Bu katta eskiden spor salonu vardı. Fakat karşı binaya daha büyük bir spor salonu yapıldığı için burayı kullanmıyorduk.
"Neden buraya geldik?" Elimi bırakıp bana döndü.
"Onu seviyor musun?"
"Ne?!" Şok içinde Hyunjin'e baktım.
"Bu kadar aptal olma. Seni bir arkadaştan daha fazlası olarak görüyor."
"Mi-Hi bana o gözle bakmaz ki."
"Tam olarak o gözle bakıyor. Peki sen ona nasıl bakıyorsun?"
Ne diyeceğimi bilmiyordum. Bunu hiç düşünmemiştim. "Bunu sana söylemek zorunda değilim." Diye mırıldandım.
Hyunjin bana yaklaşmaya başladı. O yaklaştıkça ben uzaklaşıyordum. Sırtım soğuk duvara değince kaskatı kesildim. Hemen dibimdeydi.
Kulağıma yaklaşıp fısıldadı. "Zorundasın." Biraz uzaklaşıp yüzüme baktı. Gözleri dudaklarımda durdu. "Dün seni öptüm."