Hayatta ölmek istediğim çok zaman olmuştu. Aldığım nefeslerin canımı yaktığı, ruhumun daraldığı bir çok an yaşamıştım.
Babası tarafından her gece fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kalan bir çocuktum. Ama bunları yaşarken bir kez bile ağlamamıştım. Ta ki babam anneme el kaldırana kadar.
O zaman sinirlenir, hüngür hüngür ağlamaya başlardım. Kendime değil sevdiklerime bir şey olduğunda dayanamazdım.
Arkadaşlarım tarafından zorbalığa uğradığım zaman ağlamazdım ama annem bunu öğrenip üzüldüğü için ağlardım.
Ben hep sevdiklerim için ağlardım. Ölmek istediğim zamanlar da bu yüzden olmuştu. Onlara bir şey olduğu zaman hep kendimi suçlamış, aldığım nefesi hakaret olarak görmüştüm.
Silahın namlusunu boynumda hissetmemle ilk aklıma gelen şey kendim değil Hyunjin olmuştu. Onun güzel yüzü aklıma gelmişti. Kalbim acımıştı. Yine kendimi suçlamıştım. Ona bu anı yaşattığım için tutup tetiği kendim çekmek istemiştim.
İlk birkaç saniye gözlerimin önünden Hyunjin'in yüzü gitmemişti. Gerçekliğe gözlerini gözlerime dikmiş adamın konuşması ile döndüm.
"Bana olan borcunu ödemezsen tetiğe basarım."
Bu kadar kolay mıydı? Bir miktar para için can almak bu kadar kolay mıydı?
Hyunjin'in bağırarak kapıya vurduğunu duydum. Adamın beni yasadığı kapı Hyunjin'in vuruşları ile sarsılıyordu.
"Sesini çıkartma! Bağırma veya herhangi şüpheli bir hareket yapma."
Adam hırıltılı sesiyle konuştu ve elindeki silahı daha çok bastırdı. Silahın tenimde bıraktığı acı ile inledim.
Hyunjin kapıya vurmayı bıraktı ve konuştu.
"Tamam tamam hiçbir şey yapmayacağım. Ona dokunma. Derdin benimle. Şu lanet olası yerden çık da konuşalım."
Sesi titriyordu. Benim Hyunjin'imin sesi titriyordu! Korkusunu hissetmiştim. Benden bile çok korkuyordu şu an...
"Şu an burada konuşamayız. Arkadaşımı arayacağım ve seni alıp arabaya götürecek. Saçma sapan bir şey yaparsan ne olacağını biliyorsun."
"T-tamam gelsin. Kim geliyorsa gelsin. Yalvarırım ona dokunma."
Adam beni kapıya daha çok ittirip cebinden telefonunu çıkarttı. Kalbim deli gibi çarpıyordu ve bu sefer bu hızın sebebi sevgilim değildi. Canımı yakıyordu.
"Hyunjin"
Diye fısıldadım.
"F-Felix sakın korkma. Gideceğiz buradan. Korkma küçük yıldızım."
Beni rahatlatmak için bunları söylediğini biliyordum.
"Seni seviyorum Hyunjin"
"Bende seni seviyorum Felix. Ve bu son diyişim olmayacak."
Gözümden düşen yaşlar yanaklarımı ıslatıyordu. Sakin ol Felix. Hyunjin burada ve o yanımdayken kimse bana bir şey yapamaz.
İçimden lavaboya başka birinin gelmesi için yalvarıyordum. Fakat duyduğum tek ses Hyunjin'in ayakkabılarını yere vururken çıkarttığı sesti. Bir plan yapmaya çalıştığına emindim.
İşin kötü yanı kafe çok kalabalık ve gürültülüydü. Beni vursa içerideki kimsenin ruhu duymazdı. Bu durum beni daha çok geriyordu.
İçimden bize bir şey olmaması için dua ederken kapının tekrar açılmasıyla umutla doldum. İçime doğan umudun yerle bir olması birkaç saniye sürmüştü. Arkadaşı gelmiş olmalıydı. Hyunjin'in lavabodan ayrılmasından anlamıştım.