Felix'in Ağzından
Elini güven vermek istercesine daha sıkı tuttum. Gergin vücudu biraz daha gerilmişti.
Hyunjin'in annesi bugün ameliyat olacaktı. Doktorlar ameliyatın çok riskli olduğunu fakat eğer olmazsa sadece birkaç hafta yaşayabileceğini söylemişlerdi.
Birkaç saat sonra yaşama ihtimalinin kesin olmadığı bir ameliyata girecek olması canımı acıtıyordu.
Bu yüzden Hyunjin'imin karşısına geçip konuşmuştum. Annesini affetmesi gerekiyordu. Eğer bunu şu an yapmazsa çok geç kalabilirdi.
Korktuğunu biliyordum. Annesine çocukluğundan başlayarak yaşattığı her şey için kırgındı fakat annesinin pişman olduğunu gözlerinden görebiliyordum.
"Git sevgilim."
Dedim diğer elimle belini okşayarak. Bu bizim birbirimizi sakinleştirme yöntememizdi.
"Korkuyorum sevgilim."
Onu durdurup karşısına geçtim. Alnını alnıma dayayıp aşık olunası kırmızı saçlarını karıştırdım.
"Biliyorum biliyorum. Ama korkunun üstüne gitmelisin. Ben seni severek en büyük korkumun üstesinden geldim. Sende gelmelisin."
Alnı alnımdayken başını salladı ve dudaklarıma hafif bir öpücük kondurup hemen yanımızdaki odaya doğru ilerledi.
Yapacağını biliyordum, geçeceğini biliyordum.
Hyunjin'imi annesi ile yalnız bırakmaya karar verip hastahanenin kafesine indim. Kendime bir bardak filtre kahve alıp boş bir masaya oturdum.
Bende çok gergindim. Hyunjin'in annesini her ne kadar pek konuşamasak da kendi annem kadar benimsemiştim. Gerçi Hyunjin'imin her şeyini benimmiş gibi sahiplenmiştim.
Karşımdaki sandalyelerin çekilmesi ve iki tanıdık bedenin oturması ile başımı eğdiğim masadan kaldırdım.
İtiraf edeyim Minho hyung ve Jisung'u el ele karşımda görmek bekleyeceğim en son şeydi. Kocaman olmuş gözlerim sımsıkı kenetledikleri ellerinde takılı kalmıştı.
"A...Siz? Aa siz?"
Ne diyeceğimi bilemeyerek kekeledim. Minho hyung kıkırdamaya başladığında aklıma başka bir şey daha geldi.
"Minho hyung! Sen... Aa sen Minho hyung sen dışarı çıkmışsın!"
Yaşadığım şokla ellerimle ağzımı kapattım. İstemsiz bir şekilde yaşla dolmuş gözlerimi Jisung'a çevirdim.
"Başarmışsın."
Diye fısıldadım ve tekrar hala bir arada olan ellerine baktım.
"Başarmışsınız..."
"Başardık"
Diye bana karşılık verdiler. Minho hyung sandalyeden kalkıp yanıma geldi ve gözyaşlarımı usulca sildi.
"Ağlama ama civcivim. Mutlu olman gerekiyor."
Bana bir abi hissiyatı ile sarıldı. Tüm gerginliğimin gözlerimden akan yaşlar ile uçup gittiğini fark ettim.Minho hyung ve Jisung bana çok iyi gelmişlerdi.
"Siz ne zamandan beri berabersiniz?"
Diye sordum merakla, Minho hyung tekrar karşımdaki yerini alırken. Minho hyung kaşlarını çattı ve dargın bir şekilde mırıldandı.
"Ben senin sevgilin olduğunu ellerden duyayım şimdi gelmiş burda bana bunları sorma hakkın yok Lix."
Birden Jisung, Minho hyunga dönüp omzuna vurdu.