Annemin hızla odadan çıkması ve kendi odasının kapısını sertçe çarpması bir olmuştu. Kapının çarpılma sesiyle yerimde sıçradım.
Hyunjin başını eğmiş yere bakıyordu. Bende önüme döndüm ve her gerildiğimde yaptığım gibi parmaklarımla oynamaya başladım.
Birkaç dakika yaşadığım şeyi sindirmeye çalıştım. Peki olayı şu şekilde özetleyeyim.
Sevgilim ile birlikte olurken annem bizi yakaladı ve şu an odasına gitmem gerekiyor!
Daha ne kadar utanç verici bir duruma girebilirdim bilmiyorum. Cidden şu an yerin bin kat derinine inip oradan çıkmak istemiyordum.
Annem her yanlış bir şey yaptığımda hemen bağırıp çağırmak yerine beni odasına alır ve sakin bir şekilde konuşurdu.
Zaten küçüklüğümde annem ve babamın tüm mahalleyi ayağa kaldıracak kadar yüksek sesli kavgaları yüzünden gürültüden hep korkardım ben.
Annemde bunu bildiği için hatalarıma karşı yumuşak bir şekilde yaklaşırdı. Fakat şimdi içimden bir ses hiç iyi şeylerin olacağını söylemiyordu.
Eğer daha fazla bekletirsem sinirinin artacağını düşündüğüm için yerimden kalktım.
Hyunjin hala yere bakıyordu. Halının desenlerini ezberlemiş olmalıydı.
"Annem ile konuşmam gerek sanırım."
Başını ağır ağır sallayınca arkamı döndüm ve istemeye istemeye annemin odasına yürüdüm.
Annem hemşireydi fakat babam ile boşandıktan sonra içinde yaşadıklarını yazmaya başlamıştı. Yazdıkça rahatlamış ve bu yazma işini ikinci bir meslek haline getirmişti.
Yatak odasının hemen yanındaki küçük odayı kendine göre bir çalışma alanı yapmıştı. Genelde zamanını o odada geçirirdi.
Odanın önüne geldiğimde durdum ve kapıyı tıklatmak için kendimi hazır hissetmeyi bekledim.
Annemin yüzüne nasıl bakacağımı bilmiyordum. Ne konuşacağımızı bilmiyordum. Ona ne gibi bir açıklama yapacağımı bilmiyordum.
Hayatımdan birkaç dakikayı da o kapının önünde harcadım. Sonunda derin bir nefes alıp hafifçe kapıya vurdum.
İçeriden annemin "gel" dediğini duydum. Kapıyı açıp odaya bakmadan içeri geçtim.
Bu odaya o kadar çok gelmiştim ki her şeyin yerini ezbere biliyordum. Bu yüzden yere bakarak yavaş bir şekilde ilerledim.
Annem masanın başına oturmuştu. Ona bakamıyordum ama şu an beni süzdüğüne eminim.
Ne söyleyeceğimi bilemeden masanın hemen iki yanındaki sandalyelerden birine oturdum.
Her ne kadar gürültüden korksam da bu gibi durumlarda bazen annemin bağırmasını istiyordum.
Bağırırdı, içindeki tüm siniri boşaltırdı ve sonunda sakinleşirdi.
Ama sessizlik... Bu en kötü silahtı işte. Ortamın daha da gerilmesine sebep oluyordu.
"O çocuk kim?"
Dakikalar süren ama benim için ömrümden ömür giden bir sessizliğin sonunda annem konuşmuştu.
Hyunjin'i ona nasıl tanıtmalıyım bilmiyordum. Zaten biraz önce az çok anlamış olmalıydı.
Yine de üstü kapalı bir şekilde bahsetmeye karar verdim.
"Arkadaşım."
Annem ellerini masada birleştirdi. Hala gözlerini üzerimden çekmiyordu.