Sabah erkenden uyandım. Yataktan hızla kalkıp banyoya ilerledim. Aynada dağılmış sarı saçlarıma ve kıpkırmızı gözlerime yüzümü buruşturdum.
Ilık bir duş almaya karar verdim. Su bedenimden akıp giderken geriye sadece huzur bırakıyordu.
Duştan çıkıp saçlarımı kuruladım. Dişlerimi de fırçaladıktan sonra banyodan çıktım.
Odama girince üzerimdeki havluyu bir kenara koyup dolabıma ilerledim. Bugün Hyunjin ve benim için güzel bir gün olacaktı.
Bunun için çok heyecanlıydım. İlişkimizin ilk gününden beri hep beraber vakit geçirmiştik ama bunu önceden planlayıp çıkmamıştık.
Dolaptaki kıyafetlerime bir göz attım. Siyah pantolonum ve siyah tişörtümü çıkarttım.
Üzerime de yine siyah olan sweetimi giydim. Nasıl olduğuma bakmak için tekrar banyoya girdiğimde aynanın önündeki vişneli limbalmıma gözüm takıldı.
Hyunjin sürmemi istememişti ama bugün yanında özenli durmak istiyordum. Kurumuş dudaklarım bu özeni bozuyor gibime gelmişti.
Limbalmı alıp dudaklarıma hafifçe sürdüm. Çok bastırmamama rağmen dudaklarım göz alıcı bir kırmızıya dönmüştü.
Tekrar odama döndüm. Normalde pek fazla kokulu şey kullanmasam da bugün için parfümümü çıkartıp birkaç kez sıktım.
Parfümün ferah kokusu tüm vücuduma yayılınca memnuniyetle gülümsedim. Son olarak üzerime uyumlu olan siyah şapkamı da takıp evden çıktım. Üzerimde siyahtan farklı tek şey beyaz spor ayakkabılarımdı.
Hyunjin'in yaşadığı apartmana girip merdivenleri çıkmaya başladım. Sonunda kaldığı dairenin önünde durdum. Kapıyı çalıp beklemeye başladım.
Kapıyı açan Hyunjin'imin annesi gülümsedi.
"Hoş geldin oğlum"
Dedi ve beni içeri aldı.
"Hyunjin odasında"
Gülümseyip teşekkür ederek sevgilimin odasına geçtim. Kapıyı yavaşça açıp başımı uzattım.
"Girebilir miyim beyefendi?"
"Sormanız hata beyefendi"
Bana seslenmesiyle keyifle odaya girdim. Hyunjin nefes kesici görünüyordu.
Peki bir insan tişört ve pantolon ile nasıl bu kadar mükemmel durabilirdi ki? Tam anlamıyla aşık olunasıydı şu an.
Ona hayranlıkla bakarken tutup dudaklarıma hafif bir öpücük kondurdu.
"Çok mu beğendin?"
"Beğenmek az kalır"
Diye mırıldandım. Gülüp şapkamın kenarlarından çıkan saçlarımı kulağımın arkasına geçirdi.
"Biliyor musun şu an bende seni tanımlayacak bir kelime bulamıyorum. Söyleyeceğim her şey eksik kalır çünkü."
Yüzümü şapkamın arkasına sakladım. Aslında bu şapkayı bu yüzden takmıştım. Bana bugün bir sürü iltifat edeceğini biliyordum ve yine kızarmış yanaklarımla dalga geçmesini istemiyordum.
"Hadi gidelim artık."
Elimi tutup beni evden çıkardı. Giderken dış kapının karşısındaki mutfakta oturmuş bizi izleyen Hyunjin'imin annesine gülümsedim.
"Nereye gideceğiz Hyunjin?"
Motosikletin kaskını bana uzatıp sırıttı.
"Sürprizzz!"