0.6

3.6K 772 530
                                    

Hyunjin'in küçük kızla ilgilenmesine neden taktınız wldpwldğwlw

Soo He onu bu kadar sevdiği için küçük kızı uzaklaş benden diyerek itecek değil herhalde, üzgünüm ama boşa teoriler, zaten olması gereken bir davranışı farklı algılanıyor ama anlıyorum

200 oy, 200 yorum

***

Jisung, gözlerini kısarak başını arkadaşının odasına uzattı. Savcı, aynanın karşısında gömleğini ilikliyordu ki ani bir kararla vazgeçip üstündekini çıkararak dolaba geri asmış, ellerini beline koyarak dolaba bakmıştı.

"Açık mavi sana çok yakışıyor," diyerek odaya girdi Jisung. "Da sen neden bu kadar özeniyorsun?"

Göz kırptığında Jeongin göz devirdi. "Özenmiyorum tabii ki Jisung."

"Sana neden arkadaş olarak yaklaştım ben ya," diye konuşup onun karın kaslarının üzerine vurmuş Jisung, Jeongin gülüp onu kolunun altına alırken de gülüşerek dolaba bakmışlardı.

Jisung mavi, bol gömleği aldı. "Giy bunu, ayrıca saat tak, güzel ellerin var, yakışıyor."

"Teşekkürler güzellik."

Jeongin direkt kafasını çevirip kolunun altındaki arkadaşının saçlarını öpünce Jisung gülerek onu itmiş, Jeongin de üstüne gömleği geçirip ince kordonlu saatini takmıştı. Sarı renkteki saçlarını düzelttiği sırada Jisung odanın kapısını kontrol edip arkadaşına döndü.

"İzin bulabildiğine göre dava tıkandı galiba."

Ne davası olduğunu bilmese de dava olduğunu biliyordu. Jeongin iç çekti aklına gelirken, kafa salladı. "Ortalık beklemediğim bir şekilde sakin ama bu sessizlik rahatlatmıyor."

"Umarım bir an önce çözülür Savcı, boynuna bak, kıyamam."

Boynundaki iz yüzünden iç çekmiş, Jeongin onun içini rahatlatıp okuldan gelmiş, hazırlanan ve onu bekleyen kızına bakmıştı. "Yang Soo He," diye söylenip elini uzattı. "Bu kadar süslenmek niye?"

Soo He koşarak elini tuttu. "Çok süslenmedim ki zaten güzelim, güzel değil miyim Jisung?"

"Çok güzelsin bebişko, keşke büyük olsaydın da seninle evlenseydim."

"Tüh, şansına küs."

"Bak ya," diyerek güldü Jeongin, Jisung da kahkaha atmış, Soo He ikisini gıdıklayıp kaçarak ayakkabılarını giymişti. Jeongin onun renkli converselerini bağlamasına yardım etmiş, her sabah anlattığı yetmezmiş gibi yine kızına nasıl bağlanır öğretmişti.

Hyunjin'in dün gece ona verdiği kağıtta yazan kafeye doğru sürerken bir yandan da saati kontrol ediyordu, telefonunun sesi de açıktaydı. Davada şu an sessizlik vardı, polisler kaybolan ceseti arıyorlardı ve ortada hâlâ bir kurban yoktu.

Kafeye gelmeleri ile beraber Soo He hayranlıkla iç çekti. "Hep arabayla önünden geçiyorduk, sonunda buraya geldik!"

Oldukça büyük, görkemli bir kafeydi. Elini uzatan Jeongin'in elini tutmuş, babasına eşlik ederek içeri girmişti. Ortalarda, boş bir yere otururlarken hâlâ Hyunjin'den eser yoktu.

"Bir şeyler ister misin bebeğim?" diye sordu Jeongin ilgiyle. "Yoksa Doktor Hwang'ı mı bekleyelim?"

"Hastane sınırlarında olmadığımız sürece Hyunjin demiştim."

Yabancı ses, aralarına daldığı zaman Jeongin, doktorla göz göze gelmiş, Hyunjin ise ikisinin karşısındaki sandalyeyi çekip oturmuştu. "Dünkü kaza yüzünden kullandığım yol hâlâ tek şeritte ilerliyordu, geciktim, kusura bakmayın."

siren, hyunin ✓  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin