2.6

2.7K 601 613
                                    

küçük bir not, o üç aylık zamanda jeongin ile hyunjin'in üstünde olan göz katil değil, müdürdü, bu sayede hyunjini öğrenmişti zaten

***

Savcı, elindeki dosyalarla sorgu odasından çıkarken kendisine bakan Seungmin'e "Serbest bırakılsın," demiş, Seungmin kafa sallayıp odaya girmişti. Orada oturan, alnını ovalayan doktora baktı.

"Çıkabilirsiniz."

"Hyunjin hâlâ bulunamadı mı?"

"Kim Yul'dan bahsediyorsanız hayır," dedi. Minho ona göz devirip ayağa kalkmış, yanından çıkmıştı. Telefonunu kulağına götürüp yüzüncü kez Hyunjin'i ararken ulaşılamıyor yazısı ile küfür edip kapattı.

"Katil olamazsın." diye konuştu. Hyunjin'in katil olduğuna inanmak istemiyordu. Seungmin, doktora bakıp kafa sallayarak ilerlerken Jeongin odasına girmiş, önüne gelen dosyayı açmıştı.

Hyunjin'in tüm bilgilerinin bulunduğu bir dosyaydı bu, gözleri en baştaki kimlik fotoğrafına gitmiş, derin bir nefes alma ihtiyacı ile uzanıp arkasındaki camı açmıştı. Tekrar sandalyede dönerek dosyaya dikti gözlerini.

"Gangnam'da lise okudun," Diploma notuna baktı usulca. "Doksan dokuz. Üniversite sınav puanı... Ülke ikincisi. Derece ile tıp fakültesi... Cerrahlık."

Odasının kapısı açıldı, önce içeriye direkt konuşmaya başlayan Başkomiser hemen ardından da ekip arkadaşları girerken Jeongin sadece dosyayı okuyordu.

"Hwang Hyunjin." dedi Chan. "Ülkenin en iyi üniversitesinden bu zamana kadar yapılmış en büyük derece ile mezun oldu. Ortaokul sonda Iteawon'da Kim Yul kimliği ile sırra kadem bastı. Bu çocuk nerede kaldı, tek başına mıydı, değil miydi?"

"İkizi okula devam etmiş. Onunla olamaz."

"Lee Yungju?"

"Orospu evladının ölüsü bile zarar ya!" Chan sinirle bağırdı. "Hiçbir bok öğrenemedik ondan, bir insan çocuğunu neden böyle eğitir amına koyayım, çocuk manyak, adam katil, diğer çocuk kayıp, yok mu o piç de ortada?"

"Hâlâ arıyorum komiserim," dedi Seungmin, bilgisayara bakmaktan ağrıyan gözünü ovuşturdu. Derin bir sessizlik olurken Changbin, kafasını çevirip savcıya bakmıştı. "Sence?"

"İzin günleri," dedi Jeongin. "Cinayetlerle eşleşiyor, dün akşam hastaneden gece on ikide ayrılmış. Sabahına ceset bulduk. Hastanedeyim dediği bazı günler yalan söylüyormuş, yeni fark ettim." İç çekti. "Ben... Bilmiyordum. Özür dilerim."

"Dileme be oğlum." Chan ona baktığında Jeongin sinirden, üzüntüden, hissettiği karmakarışık her duygu yüzünden dolan gözlerini bastırmaya çalıştı. "Kim anladı, buraya gelip ifade bile verdi. Nereden bilebilirdin hasta bir orospu çocuğu olduğunu, yakalayacağız tamam mı?"

Sessizce kafasını salladı Jeongin, başını ellerinin arasına aldığında "Komiserim," demişti Felix. Yerinde kıpırdandı. "Şimdi müdür olayı o zaman..."

Chan kafa salladı. "Müdür kaçtı, o da onu bulup intikamını aldı."

Jeongin başını eğdi. Hyunjin bana hep geç kalıyordu ama Hwan benden bir adım ötedeydi.

"Mobese kameraları çıktı mı?"

"Evet," dedi Seungmin. "Otoyol kaydı, sizden önce Gimpo'ya giriş yapmış Savcı'm. Aynı şekilde Iteawon için de öyle. Başkomiserimin dediği gibi, büyük bir ihtimalle onu tanıyacağınız bir fotoğraf vardı o odada bu yüzden eve girdi."

Savcı, bilgisayarındaki fotoğrafı açtı. Yıllar öncesine ait, müdürün yolladığı fotoğraftı. Gözleri en köşede ikizi ile duran Hyunjin'i buldu. Gerçekten birbirlerinin aynısıydılar, "Kim Chul'u unutmamalıyız," diye konuştu. "Katil de olabilir, bu ihtimal hep kenarda. Birbirlerinin yerine dahi geçmiş olabilirler."

siren, hyunin ✓  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin