Soo He ve Hyunjin, Hyunjin'in evindeki sehpaya yerleşmiş, çizim yaparlarken "Bakayım, bakayım," diyerek ona doğru uzanan kızdan gülerek kaçırdı defteri Hyunjin. "Olmaz, bitirince göstereceğiz demedik mi?"
"Ay, tamam."
Soo He direkt kendi çizimini saklamış, arkasını dönüp defteri koltuğun üstüne koymuştu. Dönüp dönüp masanın üstünden aldığı renkli boya kalemleri ile çizimini renklendirirken Hyunjin de onu izleyip iyileşiyordu.
Bir saatin sonunda Hyunjin gözlüklerini çıkarıp öyle devam etmiş, son dokunuşlarını yapmıştı. İkisi birbirlerine heyecanla bakarken ilk çeviren Soo He oldu. "Pikniğe gideceğimiz zamanı çizdim!"
Hyunjin defteri çevirdi. "Ben de doktor seni çizdim!"
Soo He gözlerini büyüttü, hızla ona yaklaştı merakla. "Bu ben miyim? Ama bu kız çok güzel." Önlüklü, uzun saçlı, güzel bir kız çizmişti Hyunjin. Baktıkça Soo He'nin büyümüş halini görüyordu.
"Sen de çok güzelsin," dedi. "Doktor ol tamam mı, bir sürü bir sürü insanı iyileştirelim."
Soo He gülümsedi, kafa salladı. "Söz." Uzanıp Hyunjin'i yanağından kocaman öpmüş, yetmediği için birkaç küçük öpücük daha bırakmıştı. Hyunjin onun resmini aldı eline, gülümsedi. Yaşına rağmen çok yetenekliydi.
"Şimdi biraz çizgifilm izleyelim mi? Yoruldum."
Kafasını salladı reddetmeden Hyunjin, beraber kağıtları ve kalemleri toplayıp televizyon ünitesinin yanına bırakmışlar, yan yana koltuğa uzanıp çizgifilm açmışlardı. Onların dinlediği sırada da Jeongin raporu tamamlamak üzereydi.
Uzanıp telefonunu aldı ve kulağına götürdü, birkaç saniye sonra telefon Hyunjin tarafından açılmış, "Sevgilim," demişti Jeongin bilerek. Hyunjin'i kaldıkları yerden devam ettirmeye çalışıyordu. "Ne yapıyorsunuz, yordu mu o velet seni?"
"Ya, yapmadım öyle bir şey!"
Soo He duyduğu için atlarken Hyunjin güldü. "Yormadı. Yemek yedik, resim çizdik, şimdi de uzanarak çizgifilm izliyoruz. Sen neler yaptın?"
"Dosyayı kapatacağım birazdan," dedi Jeongin, saatine baktı. "Mahkemeden sonra da izne çıkmayı düşünüyorum. Bugün dışarıda yiyelim diye düşündüm, ne dersin?"
"Bilmem ki, bana fark etmez. Soo He, dışarıda yiyelim mi bugün?"
"Pizza yiyelim!"
Hyunjin güldü, Jeongin'e döndü. "Pizza yiyelim. Telefon almam lazım, eskisini ne yaptım hatırlamıyorum bile."
"Olur sevgilim," dedi Jeongin. "Hem onu alırız hem yemek yeriz. Soo He'ye sinema sözüm de var, ne dersin?"
"Ben fark etmez insanıyım Jeongin."
Jeongin güldü, "Pekala, kapatıyorum şimdi. Altı gibi evin önünde olurum."
Hyunjin de ona veda etmiş, telefon kapandıktan sonra o Soo He'ye sarılıp sessizce çizgifilmi izlemeye dönerken Jeongin derin bir nefes vermişti. Hyunjin'i tekrardan eskiye alıştırmak zor olacaktı, onu bu hale getiren biraz da kendisiydi bu yüzden çabalayacaktı.
Raporun son cümlelerini tamamlamış, çıktısını alıp dosyanın içine yerleştirmişti. Odasından ayrılıp teslim etmiş, emniyet müdürlüğüne geçmişti. İçeri girdiğinde ekibi de bir köşede toplanmış, konuşur halde bulmuştu.
"Oo Savcı'm," dedi Felix ona bakarak. "Toparlanmış gözüküyorsunuz. Dosya mı o, toparladınız mı hepsini ya?"
Jeongin dosyayı salladı elinde, yanlarına varıp masaya bıraktı. "Ne kadar erken teslim edersek o kadar çabuk kurtuluruz diye bununla uğraştım tüm gün ve bitti. Siz ne yaptınız?"