1.2

3.5K 686 709
                                    

İşi gereği her ne kadar dışarıya sert durmaya çalışsa da Jeongin'i de derinden etkileyen anlar oluyordu, bazen dudaklarını aralayamıyor, yaptığı işten dahi pişman oluyordu.

Hastanenin arkasında, Soo He'nin belki birkaç sene sonraki hali olan kızı kaybettikleri için ağlarken birkaç adım sesi duydu, kendini hızla toparlamış, kafasını çevirmişti ki gelenin Hyunjin olduğunu fark etti.

Doktor yavaşça ilerlemiş ardından da yanına kurulmuştu. "Ciğerleri," dedi açıklamak için. "Kurtarılamayacak haldeydi, almayı denedik ama... Kalbi dayanamadı."

Bu bir patlama noktası olduğunda Jeongin başını eğip tutamadığı gözyaşlarını serbest bırakmış, Hyunjin ise onu tutup göğsüne doğru çekmişti. "Üzgünüm."

"Geç kaldım Hyunjin..." dedi. "Hyunjin, onu kurtarmak için geç kaldım. Yaptığı oyuna kandım, geç kaldım."

Elini kaldırıp Hyunjin'in koluna tutunduğunda Hyunjin ona daha sıkı sarılmış, "Olmuş olanları değiştiremiyoruz," demişti. Çenesini Jeongin'in saçlarına bastırdı. "Keşke böyle hissetmeni engelleyebilsem. Ağla, buradayım."

Kar sanki onları rahatsız etmemek için yağışını azaltmış, Jeongin içindeki tüm öfkeyi, acıyı atmak istercesine rahatça ağlarken Hyunjin'in tek yaptığı saçlarını okşamak olmuştu. Uzun bir süre sonra çalan telefonu ayrılmalarını sağlarken Jeongin aramayı yanıtladı.

"Efendim."

Hyunjin'in elleri onun yüzündeki ıslaklığı silerken gözleri doktora gitti, Chan'dan gelen cümleleri dinleyip "Geliyorum," diyerek telefonu kapatmış, cebine atmıştı. "Gitmeliyim."

"Birkaç dakika geç gitsen bir şey olmaz," deyip onun elini kendi dizleri üstüne bırakıp Jeongin'in kanattığı ellerine baktı ve cebindeki yara bandını çıkardı. Yanındaki suyla önce elini yıkamış kurulamış ardından da yara bantları ile tırnak izlerini kapatmıştı.

"Sadece derin bir nefes ver ve planlı hareket et tamam mı?" deyip elini çekti. "Yapman gerekeni zaten biliyorsun, sadece bir şeyler üst üste geliyor ve hareket edemiyorsun. Sen bir kahramansın Jeongin, eminim onu da yakalayacaksın."

Jeongin sessizce başını salladı, ayağa kalkacaktı ki doktora ait el onu tutmuş, merakla bakışları ona giderken Hyunjin uzanıp dudaklarını yanağına bastırmıştı. Gözlerini kapatmış, üşüyen tende duraklarken uzun bir öpücük bırakıp geri çekildi.

"Kendine dikkat et."

Yutkundu bununla Savcı, başını sallayıp ayağa kalktı. "Sen de."

Arabasına binip emniyete geçmiş, meşgul olan arkadaşlarının yanına ilerlemişti. Kameraları inceleyip kaşlarını çattı. "Tüm tesisleri kapattığımız için bunlardan birine uğrayamadı haliyle, artık elinde ne bir taksi ne de araba var. Banka hesaplarına el koydunuz mu?"

"Hepsine Savcı'm. Tüm kartları iptal edildi, ayrıca dediğiniz gibi fotoğrafını herkese yaydık. Artık sadece kaçıyor, kamera kayıtlarını kontrol ediyoruz sürekli."

"Güzel," deyip doğruldu. "Tesisler hâlâ korunmaya devam edilsin, kimse geri çekilmiyor."

Lafını telefonu böldü, o günkü gibi bilinmeyen bir numara ararken Jeongin ekibe ihbar etmiş ardından da hoparlöre almıştı. "Evet?"

"Seni bitireceğim Savcı."

"Elinden geleni ardına koyma," diye cevap verdi Jeongin, tek elini masaya koymuş diğer eliyle de hoparlöre aldığı telefonu tutuyordu. "Bu saatten sonra nereye kaçabilirsin ki? Kaçacağın hiçbir yer yok Lim Ji Yong, cebindeki üç kuruşla hiçbir yere kaçamazsın."

siren, hyunin ✓  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin