36 | madalyon

243 29 81
                                    

36

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

36. BÖLÜM: MADALYON

( Bu bölümün final olması gerekiyordu ama olmadı o yüzden heyecanınızı diri tutun çünkü yakında okunacak son bir bölüm daha var! )

————





YOLCULUĞUN SON BULMASINA hazır değildi.

Evet, Florence Hopkins işte kabul etmişti, iç sesini inatla duymazdan gelme çabası burada elverişsiz kalmıştı. Gölün üstündeki o ahşap kayığa adımını attığı an biliyordu. Ensesindeki tüyler dimdik, kalbi hızlıydı.

Hayır, daha düzgün kelimeler kullanmalıydı.

Aslında Florence Hopkins, Hopkinslerin son varisi ve okulundan birkaç ay önce mezun olmuş genç cadı, yolculuğun sonuna hazır değildi lakin ölmeye hazırdı.

Ölmek onu korkutmamıştı, alışmıştı. Ölmek artık bu planın endişe edilecek en son kısmıydı. İnsanoğlu yüzyıllar boyu ölmüştü.

Ölmek önemli değildi.

Önemli olan, çok daha fazlasını yapabileceği; savaşabileceği, başarabileceği, aşık olabileceği şeyler görebiliyorken hepsini arkada bırakmaktı. Florence hepsini arkada bırakabilecekmiş gibi hissetmiyordu.

Böyle düşüneceğini aklının ucundan geçirmezdi -birkaç gün önce dünyaya dair tüm umudunu açıkça kesmişti- ancak bu kayığın üstünde, Regulus'un karşısında o ihtimalleri görmezden gelmek zordu.

Her şeyin daha iyi olabileceği o binbir ihtimal kafasında oynadı, dişini sıktı.

Mağara gölünün üstündeki kayığa iyice yerleşti, iki büklüm kaldı. Ağzına hakim olamadan duramadı ve "Buradan gidebiliriz," dedi aniden. Huzursuzluk ile o hareket ettikçe kayık da pek hafif sallandı. "Bu mağarada durmak zorunda değiliz. Daha farklı bir yol bulabiliriz."

Rotayı doğruca ölüm çukurunun içerisine çevirmeyebiliriz. Farklı seçeneklerimiz olabilir.

Bu yüzden yeşil gözleri oğlana umutlu bakmış, kabul etmesiyle her an kalkıp gitmeye hazırlanmıştı.

"Yol aramaktan yorulmadın mı Florence?"

Florence buna uygun bir cevap bulamadı.

İlerlemeye başladıkları gölün etrafına baktı, kaya sarkıtlarının keskin uçları parıldadı.

Çıkıntılarda anormal bir şey bekledi, birkaç saniyesini karanlığa bakıp düşünerek geçirdi. Bakışları aşağı kaydığında artık suyun kayık etrafındaki dalgalı hareketini izliyordu. Sessizliği dinliyor, bir tehdit görüp göremeyeceğini teyit ediyor, gözlerini dahi kırpmıyordu.

Merlin aşkına, su sığ falan değildi, sonunu asla seçip belirleyemeyeceği kadar derindi.

Ölçüt için suda belirgin bir nesne aradı, aklında çoktan metre vari sayılar dönmeye başlamıştı. Beş metre miydi? Altı? Yedi? Sekiz? Zorlasa on ikiye ulaşır mıydı? Bir mağara en fazla ne kadar derin olabilirdi?

Zaman Döndürücü || Regulus BlackHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin