"Sen benim sana zarar
verebileceğimden korktun kelebek,
buna ihtimal verdin.
Ah Vanya'm...
Sanki bunu yapmaya
gücüm yetebilirmiş gibi.
Seni canımdan bile sakındığımı
bilmiyordun tabi."-ç
Korkuyu ilk defa böyle tadıyordum. Belirsizlik içinde. Bana ne yapacağını düşünmeden edemiyordum, dakikalar önceki konuşmamızdan anladığım kadarıyla sapıktan farksızdı. Ne zamandır peşimdeydi kim bilir! Bana dokunur muydu? Bu ihtimalden aklım çıkıyordu!
Oturduğum yatakta titremeye yakın bir şekilde duruyordum. Çıplak ayaklarım üşümüştü. Buna rağmen açık olan balkon kapısını kapatmamıştım. Uçuşan perdeyi seyretmek dışında aklımı meşgul edecek başka hiçbir şey yoktu. Buradan kurtulmam gerekiyordu, bunun için acilen bir şeyler yapmalıydım.
Perdeyi seyrederken belki balkondan kaçabileceğim bir yer vardır diye düşündüğümde telaşla ayağa kalktım. Kaçamasam bile bağırıp yardım isteyebileceğim birilerini bulabilirdim.Çıplak ayaklarımın ahşap zeminde ses çıkararak ilerlemesine izin verdim. Hızlı adımlarla birlikte uçuşan perdeyi kenara çekerek balkona çıktığımda geniş bir alanla karşılaşmıştım. Tamamen sonsuzluk gibiydi. Geniş mermer alanın ardından uçsuz bucaksız görünen denize bakakalmıştım. Balkonun ucuna doğru ilerledim. Uçurumun kenarındaydım. Aşağıdaki devasa kayaları kontrol ettim, hiçbir insanın canını vermeden kurtulacağı bir yer değildi burası. Ya atlayıp ölecektim ya da burada tutsak kalmaya devam edecektim. Mermere doğru eğildim, kayaların köşesini kontrol ettim. Kumsal görünüyordu. İnsanlar var mı diye baksam da kimseyi görememiştim. Başımı biraz daha ileriye uzattığımda kolumdan tutularak geri çekildiğimi hissettim. Yerimde sıçramıştım.
"Ne yapmaya çalışıyorsun sen, düşeceksin!"
Kolumu tutan elini itmeye çalıştım. Parmakları beni gerisingeri balkondan uzaklaştırırken yeniden içeriye, odaya getirmişti. Yatağın üzerine doğru yönlendirdiğinde kolumu bıraktı. Yatağın üzerine oturdum.
Komodinin üzerine bırakılan tepsiyi fark etmiştim. Hazırlanmış ev yemeklerine kısa bir bakış attıktan sonra ona döndüm.
"Yemeyeceğim."
"Eğer şimdi yemezsen sabaha kadar aç beklersin."
"Yemeyeceğim!" dedim inatla.
"İnat etme Vanya. Buraya alışmaya bak. İçerisi sana özel eşyalarla dolu, senin için. Buranın tadını çıkar, tıpkı bir tatildeymişsin gibi." Sesi biraz daha yumuşamıştı. Bana karşı nazik olursa onu dinleyeceğimi düşünüyor olmalıydı. Daha çok beklerdi.
"Ne saçmalıyorsun sen! Bütün bunlar senin için bir oyun olabilir ama benim için öyle değil. Ne tatilinden bahsediyorsun? Ailem benim için endişe ederken, nişanlım benim için üzülürken benim burada hiçbir şey olmamış gibi seninle yaşamaya devam etmemi mi istiyorsun? Saçmalık!"
Yüz ifadesi gerildi. Çenesini sıktığını görebiliyordum. Benden uzak durmaya son vererek üzerime eğildiğinde korkuyla başımı eğdim. "Aileni dert etme, o aptal nişanlından ise bahsetme dahi!"
Eli saçlarımın arasına karışmıştı, saç tutamlarımı okşadı. "Rahatla ve yemeğini soğutmadan ye. Sonra da duş alıp üzerindeki kıyafetleri değiştir Vanya. Geri döneceğim. Döndüğümde dediklerimi yapmamış olursan işte o zaman seni kendi ellerimle yıkarım. Bunu istiyorsan, bana karşı çıkmaya devam et kızım."Saçlarımın üzerinde gezinen elini ittim. "Siktir git!"
Güldü. "Geri döneceğim, dediklerim geçerli Vanya beni test etme."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SESSİZ YANKI 18+
RomanceDalgaların kayalara sertçe vuruşu gibiydi onun aşkı. Yıpratıcı. Bir zaman sonra ona nasıl aşık olduğunuzu sorgulayacağınız kadar dayanılmazdı tavırları. Uçurumları vardı. Onunlayken büyük denizlere açılan, hırçın dalgalara kurban gidebileceğim ve as...