"Seninle ilgili öyle hayallerim var ki...
Biraz anadan üryan,
yalnızca iç içe olacağımız.
Aşkımın fiziksel hale dönüşmesi.
Coşkulu ve dışa taşan bir ahenk.
Sen ve ben.
Benim sıcaklığım, senin ıslaklığın..."-ç
Çok güzel bir gün ama iğrenç bir sabah.
Oturduğum şezlong tarzındaki sandalyeye üzerimdeki bornozu umursamadan yayılmıştım. İçimde iç çamaşırlarım olduğu için rahat sayılırdım. Yine de üzerime bir şeyler giymek yerine buradan aşağıya atlayıp suya girmek istiyordum.Nemli olan saçlarımı omuzlarımdan öne almış saç tutamlarımla oynarken bu koca evde havuzun eksik olması büyük dezavantaj diye düşünmekle vakit öldürüyordum. Gerçi hemen yanında Karadeniz'in hırçın suları varken havuza ne gerek vardı ki...
Tabi tutsaklar da yüzmek ister belki diye tasarlanabilirdi belki.Ofladım. Bulutlar çoktu ama güneş de ucundan görünüyordu. Yine her an hava kapanabilirmiş gibi görünse de anlık olarak bu gökyüzünün tadını çıkarmak tek şansımdı. Böyle bir havada eve tıkılı kalmıştım.
"Bu halde balkona çıkma."
Duyduğum sesle birlikte oturduğum yerde sıçradım. Balkon kapısının önünde durmuş beni seyrediyordu. Hangi ara oraya kadar gelmişti, hissetmemiştim dahi. Beni korkuttuğunu görünce yüzündeki ciddi ifade kayboldu. Bir de üzerine gülerse...
Pişkin pişkin bana bakan gözlerine karşılık bacaklarımı ileriye doğru uzatarak yerimde dikleştim. "Bu koca evinde havuz yok mu senin? Suya girmek istiyorum yoksa gerçekten aşağıya atlayacağım o olacak."
"Havuz yok ama seni memnun edebilecek bir şeylerim var."
Neden hep böyle gizemli konuşuyordu ki?
Tek kaşıma kaldırarak "Bak sen." diye homurdandım. Oturduğum yerden kalktım ve bornozlu olmamı umursamadan ona doğru yaklaştım. Dün kütüphanedeyken satranç oynarsak ve o kazanırsa yapacağını iddia ettiği şeyleri görmezden gelerek aramızdaki mesafeyi kapattım. Aklından neler geçerirse geçirsin bana iznim olmadan dokunmaya cürret ederse kıyameti kopartırdım, madem beni o kadar iyi tanıdığını söylüyordu bunu da bilerek hareket edeceğini düşünüyordum.
Bir süre karşısındaki halime baktı. Gözlerini gözlerimde tutuyordu. Bu hazır halimden emin olduğunda ise geri çekilerek yolumu açtı. "Önden buyur."
Odaya geçtik. Kapıyı açtım ve koridora çıkarak beni yönlendirmeye başlayan bedenini takip ettim. Yanımda yürüyordu. Kaçamak bakışlarla onu seyrediyordum. Evde yalnız gibiydik. Etraftan hiçbir ses gelmiyordu.
O İstanbul'a döndüğünde evi keşfederken daha önce bakmadığım bir odanın önüne geldiğinde daha da meraklanmıştım. Ev o kadar büyüktü ki birkaç gün boyunca etrafa bakmaktan canım hiç sıkılmamıştı bile. Üstelik daha bakamadığım odalar bile vardı.
Kapıyı araladı ve yine bana öncelik tanıdı. İçeriye girdim. Koyu renklerle döşenmiş, loş bir yerdi. Odanın ortasındaki devasa jakuzi ise harika görünüyordu. Loş birkaç florasan dışında tek ışık odanın bir duvarını kaplayan devasa pencereydi. Doğruca denizi görüyordu.
İçeri girmiş, jakuziyi hazırlamaya başlamıştı. Sıcak suyu açıp etrafı ısıtmaya başlayan buharı özgür bırakırken odanın kapısını kapatan ben oldum. Burası evin en sevdiğim yeri olmuş olabilirdi. Küçüklüğümden beri suyu severdim ve yüzmeye de bu yüzden bayılıyordum. Her ne kadar havuz olmasa da jakuzi de işimi görürdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SESSİZ YANKI 18+
RomanceDalgaların kayalara sertçe vuruşu gibiydi onun aşkı. Yıpratıcı. Bir zaman sonra ona nasıl aşık olduğunuzu sorgulayacağınız kadar dayanılmazdı tavırları. Uçurumları vardı. Onunlayken büyük denizlere açılan, hırçın dalgalara kurban gidebileceğim ve as...