senin pisliğin

800 47 12
                                    

"Sen bir iste
ben iki olayım.
Sen yan
ben kül olayım.
Sen gülümse
ben var olayım."

Gökyüzündeki güneş bulutların arkasında kalmıştı. Bir şehirde hava ne kadar kötü olabilirse o kadar kötüydü burada. Güneş kendini pek göstermiyordu. Sürekli bulutlu, her an yağmur yağabilirmiş gibi görünen bir hali vardı. Yağmur da gündüzleri sık sık yağıyor, geceleri yerini tatlı bir rüzgara bırakıyordu.

Balkondaydım. Sanırım bu evde sevdiğim tek şey balkondu. Özgür hissettiriyordu. Uçurumun kenarında öylece rüzgara teslim olmuş bir alandı. Aşağıdaki denizin sesini dinlemek iyi geliyordu.
Evdeki onca çeşitli odaya rağmen balkon vazgeçilmez bir şanstı benim için. Buradan uçabilmeyi isterdim. Eğer bir süper kahraman olsaydım dileyeceğim şey bu olurdu sanırım. Uçan biri olabilmek...

O zaman özgür olur muydum?

Bu adamın benimle derdi neydi bir türlü anlamıyordum. Tek sıkıntısı kafayı bana takmak mıydı yani? Bunun delice olduğunun farkında değil miydi? Hangi mantıklı insan böyle bir şeye cesaret edebilirdi ki? Sınırları yoktu. Onu tanımıyordum ama burada onunla geçirdiğim kısıtlı zamanda gördüğüme göre kafayı yemiş herifin tekiydi.

Kendince doğruları vardı. Bilemiyorum belki çoğu insana uyan doğrulardı bunlar ama bunları ifade etme biçimi baştan aşağıya kendine özgüydü.
Nişanlımın beni aldattığını resmen onların canlı seks videosuyla öğrenmemi sağlamıştı. Buna erişebilecek kadar güçlü olup aynı zamanda böyle oyunlar çeviriyor olması nedendi ki?
Normal şartlar altında da bunu bana söyleyebilirdi. Kaçırmasına ya da bambaşka bir şehire getirip beni bir yere kapatmasına gerek yoktu. Rüzgar'ın beni aldattığını öğrenmem değildi tek mesele. Eğer bu olsaydı, bu kadar büyük bir hamle yapmazdı kesinlikle. Aklında başka şeyler de olmalıydı. Ama ben bunu nasıl öğrenecektim?..

Odadaki hareketliliği hissettiğimde gökyüzünde dolaşan bakışlarımı balkonun kapısına doğru çevirdim. Henüz benim balkonda olduğumu fark etmemiş olan Çağıl, odanın içinde dolaşıyordu. Yerimden usulca kalktım ve balkondan odaya geçerek onun banyoya yönelen bedeninin dikkatini üzerime çektim. Manyak banyoya öylece dalmayacaktı heralde, içeride de olabilirdim sonuçta.

"Niye geldin?" dedim ona ters ters bakarak. Kendimi yatağa attım ve oturur oturmaz bacaklarımı kendime çekerek bağdaş kurdum. Bakışları üzerimde dolaştı bir süre. Buradayken onun bana aldığı kıyafetleri giyiyor olmaktan bile rahatsızdım ama sanki o beni böyle izlerken ve bütün bunları kullandığımı görürken zevkten dört köşe oluyor gibiydi. Yüzündeki memnuniyet ifadesinin başka bir açıklaması olamazdı heralde.

"Seni özledim kelebek. O hırsla bakan gözlerini görmek istedim, odana gelip etrafa yaydığın..." Derin bir nefes çekti. "Şu kokunu solumak istedim. Ve hatta ses tonunla dahi benden nefret ettiğini belli etsen de o sesini duymak istedim."

Böyle konuşmayı nereden öğrenmişti bu adam? Kızmak için yüzlerce nedenim vardı, nefretim ilk günkü gibi tazeydi ama yeri geliyordu öyle şeyler söylüyordu ki bir anda neyin içinde olduğumuzu unutuyor ve onun yalnızca bir erkek olduğunu düşünüyordum. Öylesine sıradan biri... Yakışıklı, albenisi olan ve hatta çekici görünen bir erkek. Bu kesinlikle tehlikeli bir düşünceydi. Beni bu kadar basit kelimelerle yoldan çıkarması ise rahatsız ediciydi.

"Uzatma Çağıl."

Güldü. O sırıtan ağzına çakmak istesem de sadece ters ters bakmakla yetindim.
Uzanıp üzerindeki kot ceketin iç cebinden bir kutu çıkardı. Telefon kutusuydu. Son model olan yeni telefonu bana doğru uzattığında elindekine bakakalmıştım.

SESSİZ YANKI  18+Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin