kozasından çıkmamış kelebek

740 53 24
                                    

"Sen tanımazsın dünyayı,
yakarlar canını diye korkarım.
Herkese güvenirsin.
Gösterdikleri gibi görürsün sadece.
Ama ben fazlasını bil istiyorum.
Etrafını saran o kozayı del,
dışarıya bak diyorum Vanya."

Dudaklarıma bakıyordu. Uzanıp bu garip bakışmayı kesmek istemiştim. Çenemi hafifçe kaldırdığımda sanki ne yapmak istediğimi anlamış gibi hızla dudaklarıma kapandı.
Dudaklarımı dudakları arasına alıp büyük bir açlıkla öperken üzerindeki yağmurluğun yakalarını sıkıca tutmuş onu kendime doğru çekiyordum.

Ağzımı hafifçe araladım. Daha fazlasını istediğimi anladığında dudaklarımın arasından içeriye giren dilini hissetmiştim. İnledim. İnlediğimi duyduğunda güldü. Baskınlık kurmak istermiş gibi alt dudağımı ağzının içine alarak emdiğinde yağmurluğunun üzerindeki ellerimi boynuna götürdüm. Yavaşça yüzünü ellerimin arasına aldım. Onu mümkünmüş gibi daha çok kendime çektim.

Benim istediğimi gördükçe daha da canlanıyordu sanki. Dudaklarımı aç bir şekilde sömürürken ağzımdan kaçan inlemeler onun ağzının içinde yok oluyordu. Tutuşumu ensesine doğru götürdüm. Parmaklarım nazikçe ensesindeki saçları bulduğunda bu sefer bundan etkilenmiş gibi inleyen o olmuştu. Ah... Daha fazlasını istiyordum.

Dili dilimle buluştuğunda saçlarını parmaklarımın arasında sıkıştırarak alt dudağını ısırdım. Kıpırdandı. Geri çekilecek gibi olmuştu. Burnu burnuma çarptı. Soluklandı. Dilini nazikçe alt dudağıma sürterken "Doyamıyorum." diye mırıldanmıştı.

Dudağımı dişleri arasına aldı. Onu nazikçe ısırıp çekiştirirken araya giren şimşek sesiyle sıçrayarak kalktım. Hay ben böyle işin!

Nefes nefeseydim. Göğsüm hızla inip kalkıyorken bütün bir odayı aydınlatan gök gürültüsü tekrar yeryüzünü canlandırmıştı. Oturduğum yatakta titredim. Kollarımı kendime sararak gördüğüm rüyanın etkisinden kurtulmaya çalıştım.

Bu sabah sahildeyken olanlar beni etkilemiş olmalıydı. Aslında onu hemen üzerimden atmayı başarmıştım ve doğruca eve dönmüştük ama yine de bilinç altıma yerleşenler peşimi bırakmamıştı.

Nefesimi düzene sokmaya çalıştım. Dışarıda fırtına vardı. Çok korkardım. Rüyanın etkisinden çıkar çıkmaz da deli gibi ödümün kopacağına emindim.

Ofladım. Bacaklarımı kendime çekerek arkamdaki yatak başlığına yaslandım. Odadaki gece lambaları yanıyordu zaten ama yine de ışığı yakma gereği duymuştum. Ayağa kalkıp ışığı açtım. Odada gezindim bir süre. Balkondan dışarısı çok korkunç görünüyordu. Tam bir korku evi gibiydi şu an.

Tedirgindim. Endişe bedenimi kaplamaya başlamıştı. Saçlarımı karıştırdım. Keşke hiç uyanmasaydım. Yani rüya için demiyordum elbette...
Dışarıda böyle kıyametin koptuğunu görmem hiç iyi olmamıştı.

Çağıl neden gelmiyordu yanıma? Gök gürültüsünden koktuğumu bildiğini söylemişti. Uyuyor muydu acaba?

Yatağa girdim. Gök gürültüsünü görmezden gelmeye çalışıyordum ama fırtına o kadar şiddetliydi ki bunu görmezden gelmek imkansız gibiydi.

Yataktan çıktım. Yapamayacaktım. Çağıl'ın yanına gitmeliydim.

Odamın kapısını araladım ve bir süre karanlık koridoru dinledim. Derin bir sessizlik vardı. Çağıl'a gelmediği için gereksiz yere içten içe kızıyordum. Odamın ışıklarını kapatıp koridora çıktım ve aceleci adımlarla odasının önüne gidip hiç düşünmeden içeri girdim.

SESSİZ YANKI  18+Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin