"Beden dürüsttür,
acıdığında ağlarsın kelebek.
Ama kalp, yalancıdır.
Acıdığında ses bile çıkarmaz,
saklanır."-ç
Hava kararmıştı. Ardına kadar açık olan balkon kapısından gökyüzünü seyrediyordum. Güneşin batışını, dalgaların sesini ve tülün rüzgar yüzünden uçuşmasını hiç sıkılmadan saatlerdir takip ediyordum.
Hayat çok garipti. Bambaşka bir gerçekliğin içerisine yalnızca birkaç saat içinde girivermiştim. O lanet olasıca adamın şirketimize adım atması ve birlikte toplantı yapmamız her şeyi başlatmıştı. Basit bir karardı başta ama böyle sonuçlanacağını bilseydim o adamı şirketten içeri dahi almazdım.Ofladım. Acaba eli nasıl olmuştu? Sabah kahvaltıdan beri yüzünü görmemiştim. Onu merak ettiğimden değildi, küçük bir kesideki kan kaybından ölecek değildi. Biliyordum ama yine de buna ben sebep olduğum için tedirgindim.
Kendime doğru çektiğim bacaklarıma sarılmış, yatağın ortasında oturuyorken kapıdan gelen sesi işittiğimde toparlandım. Bacaklarımı bıraktım ve yerimde dikleşerek kapıdaki bedene döndüm. Gelmişti işte. Buradaydı. Korkutucu bakışları üzerimde uzunca dolandı. Akşam yemeğini yardımcısıyla göndermişti, onu kontrol etti. Kaşlarını çattı.
"Bir şey yememişsin?"
"Aç değilim."
İçeriye doğru girdi. Kapıyı arkasından kapattı ve oturduğum yatağa yaklaştı. Gelme. Lütfen yaklaşma daha fazla.
"Sabah birlikte bir film izleyeceğimizi söylemiştim, hatırlıyor musun?"
Başımı salladım. Hatırlıyordum ama bunda ciddi olduğunu düşünmemiştim. "Film izlemek istemiyorum. Yalnız kalmak istiyorum. Git buradan."
"Bu izlememiz gereken bir şey güzelim. Hadi, birazdan başlayacak. Canlı izleyeceğiz."
Koluma uzandığında geriye kaçtım. "Dokunma bana!"
Dişlerini sıktı. Kaşları mümkünmüş gibi biraz daha çatılmıştı. "O halde o güzel kalçanı kaldır ve yürü, yoksa seni kucağıma alıp götüreceğim Vanya."
Ne inat adamdı böyle?!
"İstemiyorum diyorum sana, anlamıyor musun?!"
"Anlamıyorum! Kalk!"
Onu tanımıyordum. Sınırlarını bilmiyordum. Neye kızar, kızınca en fazla nasıl bir tepki verebilir bilmiyordum. Bu yüzden bana bağırması bile ondan korkmama yetiyordu. Bakışlarım titredi. Yüzüne boş gözlerle bakıyorken yataktan kalkmıştım. Önden ilerlemeye başladı. Odamın kapısını açıp dışarı çıktı.
Koridora çıktık. Etrafa bakınıp en ufak bir açığını arasam da fazla iyi düşünülmüş bir evdeydim. Alt katı koruma altındaydı, üst katlarda ise pencerelerin tamamı uçuruma açılıyordu. Resmen kapana kısılmıştım. Ama herkes bir açık verirdi. Ufacık da olsa o açığı vermesini bekliyordum. O gün gelecekti.
Koridordaki sıralı odaları geçti. Çok fazla oda vardı, kocaman bir malikane gibiydi burası. En sonunda koridorun sonundaki kapıyı açtığında önce benim geçmem için yol verdi. Gözlerimi üzerine dikmiş ona ters ters bakarken beni getirdiği odaya girdim. Karanlık bir yerdi. Yalnızca devasa projeksiyon ekranından yayılan ışık odayı aydınlatıyordu. Perdeler çekiliydi. Geniş ve oldukça yumuşak görünen bir koltuk vardı. Yastıklar da bir o kadar büyük ve yumuşak duruyordu. Resmen film izlemek için bir sinema odası vardı.
İçeriye doğru adımladım. Odanın ortasına geldiğimde ekrandaki hareket halindeki ikiliyi görmüştüm. Bir kamera görüntüsü gibiydi. Uzun bir otel koridorunda önlü arkalı yürüyen erkek ve kadını gösteriyordu. İkili ilerledikçe onları izlediğimiz kamera da değişiyordu. Canlı izleyeceğiz derken bundan bahsediyor olmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SESSİZ YANKI 18+
DragosteDalgaların kayalara sertçe vuruşu gibiydi onun aşkı. Yıpratıcı. Bir zaman sonra ona nasıl aşık olduğunuzu sorgulayacağınız kadar dayanılmazdı tavırları. Uçurumları vardı. Onunlayken büyük denizlere açılan, hırçın dalgalara kurban gidebileceğim ve as...