1 HAFTA SONRA,
Önümdeki şirket dosyalarını karıştırırken oturduğum sandalyede sağa sola sallanarak sıkıntımı atmaya çalışıyordum. Topuklu ayakkabılarımı çıkarmamak için kendimi zor tutuyorken şirketteki eski ağır tavrımı yakalamakta bu sefer zorlanıyordum. Sanki artık o eski buz küpü, despot ve yalnızca işini düşünen kadın yoktu.
Artık her şeyden gülüp zevk alacak bir detay çıkarıyordum. Bu bazen fazla Pollyanna gibi dolaşmamı sağladığı için annemin sinirlerini bozsa da kendimi tutamıyordum işte. Patron gibi değil de iş arkadaşı gibiydim artık. Bütün çalışanlar da bu değişimin farkındaydı, eskisinden daha yakındık.Odamın kapısı çalındığında toparlandım. Sallanmayı bırakarak okuduğumdan hiçbir şey anlamadığım dosyayı kapattım. "Gir."
Nazlı gelmişti. Elinde tabletiyle birlikte karşıma geçtiğinde ayakta durmasına gerek olmadığı için önümdeki deri koltuğu gösterdim. "Otur lütfen."
Mesai saatinin sonlarına yaklaşıyorduk. Yarının planını anlatacak olmalıydı. Arkama yaslanarak onun tabletini takip eden bakışlarını izledim.
"Yarınki programınız boşaltıldı. Şirkete gelmenize gerek yok Vanya hanım, anneniz sabah erkenden kuaför randevusu almamı istedi. Akşama önemli bir davet var."
Kaşlarımı çattım. Sandalyemle birlikte masaya yaklaşarak "Ne davetiymiş o?" diye sorduğumda bu aralar annemle aramıza örülen duvarları düşünüyordum. Hakkımda aldığı kararları ondan değil de sekreterimden öğreniyordum. İlişkimiz çok farklı bir boyut almıştı. Birbirimize karşı tahammülsüzdük.
"Taşkıran holdingin yıldönümü daveti, birçok şirket ve yöneticileri katılım sağlayacak."
Buna Çağıl da dahil miydi acaba?
Ah Çağıl...
O günden sonra bir daha hiç görüşmemiştik. Onu deli gibi merak ediyordum. Annemle aramızın böyle limoni olmasının sebebi sanırım buydu. Bana açık açık Çağıl nefretinden bahsetmese de o gün karakola gidip ondan şikayetçi olmamamdan rahatsızdı.
Aynı çatı altında olmamıza rağmen, karakoldayken onu görmeme izin dahi vermeden beni hava alanına götürmüştü. Doğruca İstanbul'a gelmiştik. İlk günlerde evden çıkmama dahi izin yoktu, Çağıl konusunda tartışmasak da üstüme çok gelmişti. Ondan şikayetçi olmamı bekliyordu.Aynı gün hayatımdan Rüzgar'ı çıkarmıştım. Polislere bizim yerimizi ihbar edenin o olduğunu öğrenmiştim. Kaçırıldığımdan o kadar emindi ki beni aradığında meğerse polis merkezindeymiş ve telefon sinyalini böylece tespit edip yerimi ifşa etmişti.
Çağıl'ın aksine onun gerçekten benim canımı yakması, beni aldatması annemin umrunda dahi değil gibiydi. Bana ara sıra Rüzgar'ı savunuyordu.
Ben ortaklığı bitirmek ve onu şirketimizden artık uzaklaştırmak için ilk adımları atmış, bunu büyük annemle konuşmuştum ama annem hâlâ onu koruyor gibiydi. Rüzgar ona nasıl bir avantaj sağlayabilirdi ki? Aklım almıyordu.Yine de büyük annem beni dinlediği için Rüzgar'ı hayatımdan tamamen çıkardım sayılırdı. Ondan kurtulsam da hâlâ Çağıl'ı göremiyor olmak hayatıma garip bir burukluk katıyordu.
Bir yanım hâlâ bana ulaşmadığı için ona kızıyordu, diğer yanım ise içten içe bunu bilerek yapmadığını söylüyordu. Çağıl ne yapar eder yanıma gelirdi... Mutlaka bir şey vardı.Ben ise annem yüzünden peşimde bir korumayla geziyordum artık. Yeniden kaçırılırım diye endişeleri vardı. Her ne kadar Çağıl beni kaçırmadı desem de bana inanmıyordu. Bi'nevi beni kontrolü altında tutuyordu. Bu şartlar altında Çağıl'ın şirketine gidip neden yanıma gelmedin! adlı bağırma dolu serenatımı maalesef ki yapamıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SESSİZ YANKI 18+
RomanceDalgaların kayalara sertçe vuruşu gibiydi onun aşkı. Yıpratıcı. Bir zaman sonra ona nasıl aşık olduğunuzu sorgulayacağınız kadar dayanılmazdı tavırları. Uçurumları vardı. Onunlayken büyük denizlere açılan, hırçın dalgalara kurban gidebileceğim ve as...