denize düşen yılana sarılır

854 53 6
                                    

"Sana dokunmak kelebek,
o öldürür beni işte.
Peki ya senin bana dokunman?
Hemde bile isteye.
Yaşatır mı dersin?"


Çağıl'ın bana telefon vermesinin ardından birkaç gün geçmişti. O gün annemle konuşmak iyi gelmişti. Sesini duyunca ağlamamak için kendimi zor tutmuştum. Onu çok özlemiştim. Sorduğu ilk şey neden birdenbire böyle bir tatile çıktığımdı. Bende bilmiyorum desem eminimki şaşıp kalırdı ama şimdilik bunu söylemeyi ertelemiştim.

Ona Rüzgar'ı anlatmıştım, birnevi bunu bahane sunmuştum. Ayrılık acısı çekiyormuşum ve sanki kafa tatiline çıkmışım gibi davranıyordum yani.
O da fazla sorgulamamıştı. Ona her ne kadar beni kurtar diye bağırmak istesem de tek yaptığım dalgın bir şekilde sohbet edip aramayı kapatmak olmuştu. Sonra Çağıl'dan biraz daha nefret etmiştim. Bu oyuna beni de alet ettiği için.

Yapabileceklerinin sınırı yok gibiydi. Bu yüzden bunu göze alamıyordum. Dediği gibi beni buradan götürmesi, polislerin buraya gelmesinden çok daha kısa sürebilirdi. İşte o zaman elimde sevdiklerimle konuşabileceğim bir telefon da olmazdı artık.

O günden sonra Çağıl karşıma pek çıkmamıştı. Sanırım yoğundu biraz. Evin içinde birkaç kere denk gelmiştik. Genelde salonun ortasında çalışıyor oluyordu. İş aramaları yapıp duruyordu. Birlikte yemek de yemiyorduk, yani buna ben bir son vermiştim. Odama getirilmesini rica ediyordum. Sağolsun Aslı bunu da benim için yapıyordu.

Tüm bunların dışında Çağıl'ı neredeyse hiç görmüyor olmak aslında güzeldi. Yine de bunu hatırladıkça neden bu evde olduğumu sorgulayıp kendi kendime sinirleniyordum. Her geçen gün öylece geçip gidiyordu işte... Hiçbir ilerleme katedemiyordum. Neden buradaydım öğrenemiyordum.

Bütün öfkemi dağıtan şey bu koca evin birbirinden acayip şeylerle dolu olan odalarıydı. Hergün bir odaya girip akşama dek vakit geçirmek yeni eğlencem olmuştu. Ve bu birkaç günde de yepyeni bir yer keşfetmiştim.

Spor odası vardı. Evet, şaka gibi ama cidden vardı!

Son günlerde vakit geçirdiğim tek yer kum torbasının önüydü. Orada durup kum torbasını yumruklamak sanki Çağıl'ın suratını yumrukluyormuşum gibi hissettiriyordu. E tabi gerçeğinin yerini tutmuyordu ama sanırım biraz rahatlıyordum.

Ve bugün de buradaydım işte. Kum torbası attığım her yumruğun ardından bana geri dönüyorken her seferinde bir öncekinden daha sert olmaya özen gösteriyordum. En sonunda bitkin düşen bedenim daha fazlasını yapamayacağımı bana gösterircesine geri çekilmişti. Soluklandım. Ellerimi altımdaki şortun üzerine sürttüm ve nemlenmiş olan saçlarımı geriye ittim.

Toparlanmam uzun sürmemişti. Derin bir nefes alıp dikleştim ve yeniden kum torbasına yaklaşarak birkaç küçük yumruk attım.
Bu sefer odaklanma anım o kadar da uzun sürmemişti. Arkamdaki kapı açıldığında durmak zorunda kalmıştım. İçeriye Çağıl girmişti.
Buraya geleceğini düşünmemiştim ve o da benim burada olmamı beklemiyormuş gibi ilk birkaç saniye yüzüme bakakalmıştı.

Gözlerimi üzerindeki tişört ve şort ikilisinde dolaştırdım. Spor mu yapacaktı? O kaslı beden yalnızca yiyerek olmuyor ya Vanya.

Gerileyecek gibi olmuştum. Hatta ben artık gitse miydim ne? Zaten terlemiştim de.

"Burayı bulduğunu bilmiyordum."

Demek artık iki gündür işlere nasıl gömüldüyse... Benden haberi dahi yoktu ha? Buna inanmak güçtü.

"Şey... Aslında ben tam da bitirmiştim."

Yanımdaki kum torbasına baktı. O girdiğinde hâlâ onu yumrukluyor olduğumu görmüştü. Bitirmediğimi o da biliyordu.
Yine de hiçbir şey demedi. Omzuna astığı havluyu çekip aldı ve kenardaki spor süngerinin üzerine bırakarak bana doğru yaklaştı.
Sırtımı kum torbasına yaslayarak onun gelmesini bekledim. Yine aklından ne geçiyordu kim bilir?..

SESSİZ YANKI  18+Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin