Banyodan çıktığımda ellerimi altımdaki eteğin üzerinde dolaştırdım. Hâlâ giyip giymemekte kararsızdım ama üstümü değiştirme faslını da artık bitirmek istiyordum. Derin sayılacak bir yırtmacı olmasa aslında gayet rahat sayılacak bir etekti.
Yatağın yanından geçerken gözlerim balkona çarpmıştı. Birkaç gündür balkona adımımı atmıyordum. Bunu da bir kenara bırakıp balkon fobimi yensem iyi olacaktı çünkü Çağıl'la birlikte olanları dahi atlatmış sayılırdım. Bunu normal karşılamaya karar vermiştim. Her ne kadar bu kadar yakın teması ilk defa yaşıyor olsam da bunu bir genç kız edasıyla kafamda büyütmeyecektim. Çünkü en çok düşünmek istemediklerini düşünürdü insan.
Odamdan çıktım. Koridor boştu. Bugün biraz canım sıkılmıştı ve kendime uğraşacak bir şeyler bulmam gerekiyordu. Ara sıra buradaki boş zamanımı düşününce şirkette neler yaptığım aklıma geliyordu da... Gerçekten zaman öldürüyormuşum gibi hissediyordum.
Alt kata indim. Salona girdiğimde içerde koltukta oturmuş telefonla konuşan Çağıl'ı görmüştüm. Sanırım çalışıyordu. Önündeki masada laptopı açıktı. Birkaç dosya da etrafındaydı.
"Toplantıya gelemem, şehir dışındayım. Siz bensiz de halledebilirsiniz. Toplantı sonrası raporları bana iletin, yeterli olacaktır."
İçeri giren bedenimi fark ettiğinde gözleri bir süre üzerimdeki etek ve bluz takımında dolaştı. Bugün böyle bir çılgınlık yapıp özenli giyinesim gelmişti ama sanırım boş bir ev için abartmıştım.
"Şirketin değerini düşürmeden ikna etmeye çalışın. Onlarla ilgilendiğimizi bilsinler ama aynı zamanda da seviyenizi de koruyun."
Hâlâ beni seyrediyordu. Ona doğru yaklaşıp koltuğun boş olan ucuna oturduğumda bakışları eteğin yırtmacı yüzünden açık kalan bacaklarıma kaydı. Bunu umursamadım. Onun açık bir şekilde bana olan bakışlarının zaten başından beri farkındaydım. Adam bu konuda kendini saklama gereği duymuyordu.
"Uzatma işte Emre, dediğimi yapın yeter. Kapatmam lazım artık."
Öyle bir gerekliliği olduğunu düşünmesem de bu aceleci tavrına karşılık bakışlarımı önündeki bilgisayara çevirdim. Ekran siyahtı. Kapatmış olmalıydı. Boştaki eliyle etrafındaki dosyaları toplarken çok geçmeden karşısındaki adamla vedalaştı ve telefonu kapattı. Vedalaşmadan kastım "Raporları akşama bekliyorum." demesiydi aslında. Sonrasında hiçbir şey eklemeden aramayı adamın yüzüne kapatarak sonlandırmıştı.
Telefonunu masaya dosyalarla birlikte bıraktı ve bana döndü. Tamam biraz ilgi istiyordum ama bunun bu kadar hızlı olacağını tahmin etmemiştim. Adam işini gücünü bırakmıştı resmen.
Bedenini tamamen bana doğru çevirip kolunu koltuğun üzerine attığında aramızda hâlâ mesafe olsa da sanki yakınlaşmış gibi hissetmiştim.
"Bir yere mi gidiyorsun?" dedi üzerimdeki takımı gözleriyle işaret ederken. Bunun üzerine böyle bir soru sorması bile beni deli etmeye yeterdi. Burada tutsak kaldığımı neredeyse unutuyordum, hay aksi.
"Sen varken ne mümkün."
Güldü. Alt dudağını dişlerinin arasına sıkıştırıp iç çektiğinde kafasının çok başka yerlerde olduğunu anlayıp toparlamaya çalıştım. "Canım sıkıldı, benimle oyun oynar mısın diyecektim. Yukarıda PlayStation odası vardı."
Başını omzuna doğru yatırdı. Gülümsemesi büyümüştü. Düşünceli bir şekilde "Mm... Bilmem, oynar mıyım?" diye bana takıldığında yerimden kalkacak gibi olmuştum.
"Oynamazsan oynama Çağıl, uğraşamayacağım seninle."
Hemen bileğimi yakalamıştı. Beni durdurdu. Koltuktan yalnızca birkaç santim uzaklaşan kalçam onun zoruyla yeniden koltukla buluştuğunda duymak istediklerimi söylemeye başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SESSİZ YANKI 18+
RomanceDalgaların kayalara sertçe vuruşu gibiydi onun aşkı. Yıpratıcı. Bir zaman sonra ona nasıl aşık olduğunuzu sorgulayacağınız kadar dayanılmazdı tavırları. Uçurumları vardı. Onunlayken büyük denizlere açılan, hırçın dalgalara kurban gidebileceğim ve as...