"Cehenneme benimle gelmiyorsanız,
günahlarım kimseyi ilgilendirmez.
Kelebeleği kafese kapattı diye
ceza kesilmez, aslana.
Tıpkı kelebeğe aşık olduğu için
suçlanmayacağı gibi."-ç
Güven, güvenmek...
Güvenirken büyüyen kalpler, güven gidip yerini güvensizliğe bıraktığında paramparça oluyorlardı. Kalbimin üzerindeki ağrıyı hissederken bedenimdeki yersiz gibi geliyordu. Halsizdim. Başım ağrıyordu. Boğazım acıyordu, sanırım ateşim de vardı. Yine de hâlâ açık olan balkon kapısına bakarken güneş doğalı birkaç saat olmuştu. Bütün bir geceyi geçirmiştim. Ağladığımı hatırlıyordum, bazen Rüzgar'ı düşünüp kendime kızmıştım bazen de uyuklayıp soğuk yüzünden titremiştim. Sonuç olarak kalp kırıklıklarım beni hasta etmişti. Ruhum hastaydı.Kapıdan gelen sesleri duyduğumda toparlanmaya gücüm dahi yoktu. Artık kilitli tutulmuyordum. Zaten kaçacak bir yerim olmadığını bildiği için evin içinde gezinmem sanırım serbestti.
Açılan ahşap kapıdan içeriye elinde tepsiyle girdiğinde başımı yastıktan kaldırmadım. Yatağa yaklaştı. Açık olan gözlerime bakıyorken bedeni odanın soğukluğundan rahatsız olmuş gibi doğruca balkonun kapısına döndü. Elindekileri yatağın yanındaki komodinin üzerine bırakıp balkon kapısına yaklaştı. Sadece onu seyrediyordum. Tülü kenara çekerek kapıyı kapattı ve bana doğru döndü.
"Kötü görünüyorsun kelebek."
Neden acaba? Onun bu beni düşünüyormuş gibi yapmalarına da gıcık olmaya başlamıştım. Güya bana değer veriyordu, söylediğine göre beni seviyordu öyle mi!? Dün yaptığı o gösterinin bana iyi geleceğini mi sanıyordu? Bunu tamamen kendini haklı göstermek için yapmıştı. Rüzgar'dan nefret edeyim, onu bırakayım diye... Hatta belki de bu sayede onunla birlikte olabileceğimi düşünüyordu!
"Kahvaltını yap."
Hareket etmedim. Başıma kadar gelmişti. Onu görmezden geldim. Artık rahatsız bile hissetmiyordum. O yokmuş gibi yapmak iyi geliyordu. Keşke tamamen yok olsaydı.
"Kelebek..." Uzanıp elini alnıma koyduğunda irkildim. Onu yokmuş gibi davranıyorken varlığını adeta gözlerimin içine sokmak istiyormuş gibi parmaklarını nazikçe alnıma değdirdi. Sonra sanki hissettiklerinden emin olamamış gibi yanağıma inen parmakları soğuktu. Tenimi okşayan dokunuşunu hissettiğimde ise geriye çekilerek ondan uzaklaştım.
"Ateşin var. Duş almalısın Vanya."
"Seni ilgilendirmez." Öksürdüm. Kurumuş boğazım daha ilk cümlemde bana ihanet ederken onun ilgisini daha fazla üzerime çekmiştim.
"Şu an benim çatım altındaysan en çok beni ilgilendirir güzelim, kendin mi duş almak istersin yoksa sana yardımcı olayım mı?"
Bir de bunu ciddi ciddi soruyor muydu? Gözlerimin içine bir cevap bekleyerek bakıyorken gözlerimi kıstım. Dişlerimin arasından zar zor çıkan sesimle konuştum. "Düşünme bile, bunun ihtimali uzayın içinde yok."
"Hadi o halde, banyoya girdiğini göreceğim."
Elimde olsa hemen şimdi kalkar ve o pişkin görünen ifadesine karşılık yüzüne sert bir tokat atardım. Bütün bunların sebebi oydu. Ondan nefret ediyordum.
Üzerimdeki ince yorganı çektiğinde buna hazırlıksız olduğum için uygunsuz bir halde yakalanmıştım. Yukarıya doğru sıyrılan ince pijama takımıma karşılık yerimde sıçradım. "Ne yapıyorsun sen ya!?"
Alt pijamamı aşağıya çekerek sanki uzatmam mümkünmüş gibi bacaklarımı kapatmaya çalıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SESSİZ YANKI 18+
RomanceDalgaların kayalara sertçe vuruşu gibiydi onun aşkı. Yıpratıcı. Bir zaman sonra ona nasıl aşık olduğunuzu sorgulayacağınız kadar dayanılmazdı tavırları. Uçurumları vardı. Onunlayken büyük denizlere açılan, hırçın dalgalara kurban gidebileceğim ve as...