Krofaiforis Kıtasında yer alan Büyülü Ormanda birçok canlı bir arada yaşamaktadır; periler, denizkızları, cadılar ve daha nicesi. Buna ek olarak bu kıtada bulunan krallıklarda büyülü güçlere sahip insanlar bulunmaktadır. Bu krallıklardan biri de Henontis Krallığıdır. Kral William bu insanları halkının içine katmakta bir sakınca görmemiş ve onları normal insanlardan ayrı tutmamıştır. Bu durum tahta oğlu Andrew'e geçince de devam etmiştir.Krofaiforis Kıtasında varlığını sürdüren Henontis Krallığının Lordu Andrew babasının ölümü üzerine tek varis olarak tahta geçer. Halkın soylu sınıfına mensup Lucero ailesinin tek kızı olan Jane ile hayatlarını birleştirir. Bu evliliğin sonunda dünyaya kızları Melanie gelir. Dünyaya gözlerini açan prensesin şerefine sarayda kutlama hazırlıkları başlar. Kutlamaya krallıkta yaşan herkes davet edilir hatta Büyülü Ormanda yaşayan bazı canlılar bile.
Kutlamalar başladığında, salonda bulunan herkes beşiğinde yatan prensesin yanına gelip ona hediye verir ya da geleceği için iyi dilekte bulunurdu. Herkes iyi dileklerini ve hediyesini verdiğinde geriye kalan üç peri, prensese dilekte bulunmak için beşiğin yanına yaklaşır. Pür dikkat onları izleyen halk, gözlerini bir saniye olsun onlardan ayırmaz.
İlk peri beşiğin içinde yatan prensese bakarak dileğini diler. "Güzel ve bilge bir kadın olmanı diliyorum." Dudaklarından dökülen bu güzel dilek kral ve kraliçe gibi salondaki herkesi de mutlu etmişti.
İkinci peri beşiğe biraz daha yaklaşarak dileğini diledi. "Ellerin şifalı olsun. Birçok hasta senin sayende derman bulsun." Edilen bu güzel dilekten sonra da sıra üçüncü periye geldi.
Üçüncü peri dileğini dilemek için beşiğe doğru birkaç adım attı. "Dünyadaki bütün canlılar varlığından güç alsın. Bu dileğim soyunla birlikte devam etsin."
Hediye edilen bu tuhaf dilek salondaki birçok kişinin aklında soru işareti bırakmıştı. Eğer dünya üzerindeki tüm canlılar gücünü prensesin varlığından alacaksa prenses öldüğünde ne olacaktı? Prenses öldüğünde dünyadaki tüm canlılarda onunla birlikte mi ölecekti?
Salonda birçok kişi tarafından bu artık bir dilek değil lanetti. Tüm dünyayı yok edecek bir lanet.
Prenses Melanie büyüyüp on sekiz yaşına geldiğinde ilk dilekte denildiği gibi çok güzel ve bilge bir kadın oldu.
Prenses Melanie, etraftan topladığı otlarla çeşitli merhemler yapıyor, bu merhemleri birçok hastalığı tedavi etmek için kullanıyorlardı. Merhemleri sadece Prenses Melanie yapıyordu çünkü ikici perinin dileği üzerine eli şifalı olan o idi. Başkasının yaptığı merhemler tedavi edici olmuyordu.
***
Sarayın balkonundan bahçedeki kızını izleyen kral çok düşünceliydi. Eşinin geldiğini bile duymadı. Omzunda hissettiği el ile bakışlarını kızından ayırıp ona dokunan eşine baktı. "Burada ne yapıyorsun?" diye sordu kraliçe.
"Melanie'yi izliyorum." Derin bir iç çekti kral. Onu korkutan şeyler vardı. "İki dilekte gerçekleşti. Üçüncü dilekte gerçekse ne olacak? O perileri davet etmemeliydim." Bundan pişmanlık duyuyordu. Tüm dünya korkunç bir durumun içindeydi. Bunu nasıl düzeltebilirdi?
"Büyücüler ile konuşalım. Belki bu dileği geri alabilirler." Kralın bu düşüncesini kraliçe de onayladı.
Saraya gelen birçok büyücü bu dileği geri almanın yolunu bilmiyordu. Kimse bir şey yapamadı. Kral edilen dileği düşündü bu dilek prensesin soyuyla birlikte devam edecekti. Prensesi evlendirmenin doğru olduğunu düşündü.
Kral Andrew bunu düşünürken Casupan Kralı Arthur, Andrew'ün krallığını ele geçirmek için ne yapması gerektiğini düşünüyordu. Arthur, Andrew'den nefret ediyordu çünkü Arthur, Andrew'ün eşi Kraliçe Jane'e aşıktı. Jane ile evlenmeyi istemişti ama o bunu kabul etmemiş ve Arthur'un teklifini geri çevirmişti. Arthur, Andrew'ü öldürmek istiyordu. Daha doğrusu karlığındaki herkesi öldürmek istiyordu. Ama bunu tek başına yapamazdı. Andrew'ün ordusu çok güçlüydü. Eğer sadece kendi ordusuyla giderse kaybetmesi çok yüksekti. Yanında savaşacak başka bir krallığa ihtiyacı vardı. Fakat Andrew'ün ordusuna karşı hiçbir krallık onunla savaşmak istemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lanetli Prenses
FantasyPrenses Melanie düşman krallığın adamları tarafından üzerine dökülen büyülü sıvı yüzünden derin bir uykuya dalmış ve uyuduğu her gün için ölüme bir adım yaklaşmıştı. Uyanmak zorundaydı. Eğer uyanmaz ve bir gün ölürse dünya üzerindeki tüm canlılarda...