Beni O Kadına Götür

100 12 0
                                    

Melanie, sabah kalktığında John’u söz verdiği gibi yanında buldu. Karşısında ona gülümseyerek bakıyordu. “Günaydın kraliçem.” 

Gülümsemesi Melanie’ye de bulaşmıştı. “Günaydın.” Sevgili kocası, ona doğru yaklaşıp dudaklarına bir öpücük bıraktı.  

“İyi misin Melanie? Dünden sonra…”

Melanie, daha iyiydi. Dün gece tuhaf bir karar vermişti. Belki bu yaptığı aptallıktı. Belki büyük bir riske giriyordu. Bu durumda hayatı bile tehlikeye girebilirdi. “Lucas’tan, beni o kadına götürmesini isteyeceğim.” 

“Bu durum tehlikeli olabilir. O kadın buraya gelsin.” 

“Hayır, ben gidip onu yerinde görmek istiyorum.” 

John, onunla inatlaşmanın anlamsız olduğunu düşündü. Aklındakini yapacaktı. “Seninle gelmemi ister misin?” 

“Kendim yapmak istiyorum.” 

“Bir şey olursa diye korkuyorum.” 

“Çok uzun süre kalmam. Hemen gelirim, söz veriyorum.” 

“Peki, tamam.” 

Birlikte kahvaltı ettikten sonra John, şövalyelere Lucas’ın gelmesini emretti. Kısa bir süre sonra Lucas, büyük salona girmiş, kral ve kraliçesinin önünde eğilmişti. Biraz tedirgindi. Kendisini neyin beklediğini bilmiyordu. Bu durum için ceza alabilirdi, saraydaki görevi değişebilirdi, daha kötüsü krallıktan atılabilirdi. 

Mia, bir kenarda olanları merakla bekliyordu. Sevdiği adamın başına bir şey gelsin istemiyordu. Onun için endişe duyuyordu. Kral ve kraliçenin ona kızacaklarından korkuyordu. 

“Ayağa kalk Lucas.” Melanie’nin emri üzerine eğildiği yerden kalktı. “Dün gelen kadın… beni ona götürmeni istiyorum.” 

Lucas, duyduğu şey karşısında biraz şaşırmış aynı zamanda mutlu olmuştu. Melanie’nin böyle bir şey istemesine sevinmişti. Sanırım kabullenmişti. Bu durumun efendisini de mutlu edeceğinden emindi. “Siz nasıl isterseniz Kraliçe Melanie.” 

Melanie, yerinden kalkıp sakin adımlarla Lucas’ın yanına yürüdü. “Şimdi, götüreceksin.” Genç adam, onu başıyla onayladığında birden ikisi de salonun ortasında yok olmuştu. 

Melanie, gözlerini açtığında uzun bir koridorda buldu kendini. Etrafına bakındı uzun uzun. Birçok çeşit heykel vardı kenarlarda. “Efendi Melanie. Annenizin odası bu tarafta.” Lucas’ın sözüyle etrafı incelemeyi bırakmıştı. Onun gösterdiği yoldan yürümeye başladılar. 

Lucas, önünde durduğu kapıyı tıklatıp içeriden ses gelmesini bekledi. Duyduğu ‘Gel’ onayı ile kapıyı açtı. 

Melanie, Lucas’ın hemen arkasından içeriye girdi. Onu gören annesi yüzüne yansıyan büyük bir mutlulukla onlara doğru gelmeye başladı. Tam karşısına geldiğinde bir an için sarılmak istedi. Sonrasında tedirginlikle kendini geri çekti. 

“Kızım. Hoş geldin, iyi ki geldin.” 

“Hoş buldum,” dedi Melanie kısık bir sesle. Melanie, girdiği odayı inceliyordu. Beyaza boyanmış duvarlar, özenle döşenmiş açık ton eşyalar, saksılarda bulunan çeşit çeşit çiçekler… içini açan bir havası vardı.

“Ayakta kalma. Otur böyle.” Melanie, annesinin ona gösterdiği koltukta yerini aldı. 

Helena, kızının yanına oturdu. “Bana hâlâ kızgın mısın?” 

“Aslında hayır, kızgın hissetmiyorum. Yalan söylediğini de düşünmüyorum, sana inanıyorum. Sadece gerçekleri bir anda öğrenmek beni boşluğa düşürdü. Kendince sende haklısın bu yüzden kırgın da değilim sana. Diğer ailemi çok seviyorum, onlarda beni. Şimdi yoklar tabi. Yeni bulduğum ailemi de kaybetmek istemiyorum.” 

Lanetli PrensesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin