Geçen birkaç haftanın ardından beklenilen güzel haber sonunda gelmişti. Salona giren şövalye tahtında oturan kralının önünde saygıyla eğildi. Göz teması kurmadan anlatmaya başladı. "Kralım, letik dilini bilen birini bulduk. Kendisi..." Şövalye devamını getirmeye biraz korktu.
"Neyi bekliyorsun? Anlat." Kralının emrinden sonra şövalye devam etti.
"Kendisi bir büyücü. Civardaki köylerden birinde yaşıyor." John, büyücü olmasını dert etmiyordu. Babası gibi onları öldürmek ya da topraklarından çıkarmak gibi bir düşüncesi yoktu.
"İçeri getirin." Kralının emri üzerine şövalye salondan ayrıldı. Kapının önünde bekleyen büyücü ile kralın huzuruna tekrar geldi.
John, karşısında duran uzun beyaz saçlarına karışan beyaz sakallı, üzerine giydiği koyu mavi pelerinli yaşlı büyücüyü baştan aşağı inceledi. "Ne iş yapıyorsun?"
"Çiftçilik yapıyorum kralım," diyerek cevap verdi büyücü.
"Letik dilini nereden biliyorsun?"
"Bunu birçok büyücü bilir." John, karşısındaki adamın ondan korkmadığını biliyordu. Eğer korksaydı, diğerleri gibi buraya gelmek istemezdi.
"Kitabı getirin." Emir üzerine şövalyelerden biri gidip kitabı getirdi. Açık olan kitabı büyücüye uzattı.Büyücü, kitabı eline alıp açık olan sayfayı okudu.
John sabırla beklemeye başladı. Büyücünün okuduğu sayfada Prenses Melanie'yi bir yıldır içinde olduğu büyülü uykusundan uyandırmak için gereken şey yazıyordu. Sayfadaki yazıların bazıları kullandıkları dil ile yazılmıştı ama önemli kısımlar letik dili ile yazılıydı. John, uzun süre bu dili bilen birini aramış ve sonunda bulmuştu.
Büyücü başını kitaptan kaldırdığında yazanları tercüme etmeye başladı. "Gökte mavi dolunayın olduğu gece, büyülü ormandaki beş yüce taşın ortasına prensesin götürülmesi gerekiyor. Baş ucunda bir kurban vermeniz gerekiyor. Bundan sonra yazılana göre prenses uyanacaktır. Mavi dolunay iki gün sonra kralım."
Kral John bunun zorlu geçeceğini biliyordu. Kurban verme faslı onun için kolaydı. Sarayda yakalanan casusa bu iyi ceza olurdu. Ama büyülü orman tehlikelerle doluydu. Ama ne kadar tehlikeli olursa olsun John Büyülü Ormana gidecekti.
"Savaş çok yakın kralım. Bu sefer düşman, diğer krallıklar değil. Büyülü ormanın derinliklerinde gün geçtikçe çoğalan bir yaratık var. Gün gelecek beslenmek için ava çıkacak. Birçok krallığı yok edecek." Büyücünün bu sözleri salondaki birçok kişinin ürpermesine neden olmuştu. Prenses Melanie'yi kurtarmak uğruna yapılan savaşta krallık yok olma durumuna gelmişti. Babasını bu savaşta kaybeden John genç yaşta tahta geçmiş ve kısa sürede krallığı eskisinden daha iyi hale getirmişti. Topraklarını genişletmiş, sarayını ve halkını korumak için savunma sistemini çok iyi bir yere getirmişti. Bu gelecek olan savaş onu fazla korkutmuyordu. Düşündüğü tek şey prensesi uyandırmaktı.
"Eğer kralımızın benden istediği başka bir şey yoksa ben artık gideyim."
"Etrafındakilere söyle, benden korkmalarını gerektirecek bir durum yok. Kralda krallıkta değişti."
Büyücü, kralın söylediklerinin diğer büyücülere olduğunu net bir biçimde anlamıştı. "Söylerim kralım."
Kral John, salonda yalnız kaldığında etraf yine sessizliğe büründü. Düşünmeye başladı. Büyülü Ormana gitmek tehlikeliydi. Her an her yerden saldırıya uğrayabilirdi. Bu saldırı ormanda yaşayan canlılar tarafından olabilirdi. Ayrıca Arthur'un haberi olursa buna müsaade etmemek için elinden geleni yapardı. Yanına çok fazla asker almalıydı. Bu işi iki gün sonra bitirmeliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lanetli Prenses
FantasiaPrenses Melanie düşman krallığın adamları tarafından üzerine dökülen büyülü sıvı yüzünden derin bir uykuya dalmış ve uyuduğu her gün için ölüme bir adım yaklaşmıştı. Uyanmak zorundaydı. Eğer uyanmaz ve bir gün ölürse dünya üzerindeki tüm canlılarda...