Helena, kızının geleceğini Archer’a haber vermek için saraya gelmişti.
“Neden daha önce haber vermedin?”
“Şimdi haberim oldu,” dedi Helena, Archer’ın peşinde koşup ona yetişmeye çalışırken.
Archer, bu haberi duyduğuna çok mutlu olup heyecanlanmıştı. Sonunda kızına doya doya sarılacak ve onunla dolu dolu bir gün geçirebilecekti. Geleceklerinden haberi geç olduğu için hazırlık yapılmamıştı.
“Archer, biraz sakin olur musun lütfen. Henüz yola yeni çıktılar. Yarın sabaha karşı burada olacaklar. Hazırlıklar yetişir eminim ki.”
Archer, sakince durup ona yetişmeye çalışan kadına döndü. “Tamam, ben gidip çalışanlara haber vereyim bir an önce başlasınlar. En sevdiği yemekler ne, kahvaltıda ne yemeği seviyor?”
“Etli yemekleri çok seviyor. Kahvaltı içinde kendisinin yaptığı bir sos vardı onu çok seviyor. Çok yağlı şeyleri tüketmeyi sevmez.”
“Tamam, sen terasa geç ben birazdan gelirim.” Archer, yanından ayrıldığında Helena terasın yolunu tuttu. Büyük terasta oturmak için ayrılan alandaki koltuklardan birinde yerine aldı.
Bu terasta geçirdiği anılar geldi aklına. Karnında kızı ile gününün çoğunu burada geçirirdi. Buruk bir gülümseme yayıldı yüzüne, özlemiş miydi o günlerini? Archer ile geçirdiği mutlu zamanlarını özlemiş miydi? Sorularına cevap bulamıyordu.
Biraz sonra Archer, terasın kapısından girmişti. Helena’nın oturduğu koltuğun diğer tarafına oturdu. “Yardımcılar her şeyi halledecek.” Helena bir şey söylemedi, sadece gülümsedi. Archer, kadının bu düşünceli halini hemen fark etmişti. “Ne oldu Helena?”
“Bir şey olduğunu da nereden çıkardın?”
“Düşünceli görünüyorsun.”
“Sözünü tutmuş olman beni şaşırttı.”
“Hangi söz?”
“Saksıdaki çiçekler…” Terastaki saksılarda gezindi gözleri. “Benim diktiklerim mi?”
“Evet, senin ektiğin çiçekler. Onları söz verdiğim gibi kurutmadım.”
Geçen onca yıla rağmen hala solmamış olmaları Helena’yı mutlu etmişti. Çok iyi bakılmışlardı, ilk günkü gibi capcanlıydı.
“Sana ait olan her şey hâlâ olduğu yerde duruyor Helena.”
Helena’nın bakışları Archer’a döndü. Adamın gözleri parlıyordu, eskiden olduğu gibi. Özlem mi duyuyordu kadına ve eski günlere? Eskisi gibi olmayı mı istiyordu? Peki ya bunca olan şey, geçen onca zaman bir şeyleri değiştirmemiş miydi? Hâlâ seviyor muydu Helena’yı?
Helena, yerinden kalkıp, “Ben artık gidiyorum. Yarın sabah onlar gelmeden gelirim,” dedi.
“Peki.”
“Hoşça kal.”
“Güle güle.”
***
Sabahın erken saatlerinde Kral Archer, misafirlerinin krallığın sınırlarına girdiği haberini aldı. Kral Archer, çok heyecanlıydı. Kızını görecek, ona sarılacak, bilmediği kokusunu içine çekecekti. Kızıyla, damadıyla ve kızının güzel annesiyle karşılıklı kahvaltı edecekti.
Büyük salonda heyecanla beklerken içeriye Helena girdi. Üzerine giydiği zümrüt yeşili uzun elbisesi onu bir kraliçe gibi gösteriyordu. Archer, gözlerini bir süre ondan alamadı. Hâlâ eskisi gibi çok güzel ve alımlıydı. Nasıl hâlâ böyle kalabildiğini merak ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lanetli Prenses
FantasyPrenses Melanie düşman krallığın adamları tarafından üzerine dökülen büyülü sıvı yüzünden derin bir uykuya dalmış ve uyuduğu her gün için ölüme bir adım yaklaşmıştı. Uyanmak zorundaydı. Eğer uyanmaz ve bir gün ölürse dünya üzerindeki tüm canlılarda...