Yasak

62 6 0
                                    

Savaş kaldığı yerden devam ediyordu. Helena, duvarın üzerindeydi. “Lucas, Melanie’yi götürdü,” dedi.

Archer’ın bunun olacağından haberdar değildi. Ama son tanrıça olarak hayatta kalması gerektiğini biliyordu. Sesini çıkarmadı. Kızını, doğacak olan torununu görmeyi diledi. Umarım bu savaşta başarılı olabilirlerdi.

John, kalbinin sızladığını hissetti. Sevgili kraliçesini bir daha görememekten çok korkuyordu. Ona olan sözünü tutmamıştı. Kendisine çok kırılmamasını, anlayışla karşılamasını diledi. Ne olursa olsun bebeği ve eşinin hayatta olmasını istiyordu, yaşamalıydılar. Bebeğinin hayatta kalmasını, güzel zamanlar görmesini istiyordu. “Bu onun için iyi olandı.”

Hafif bir yağmur başladı, küçük küçük gökyüzünden inip üzerlerine yağıyordu. Az önce açık olan hava bir anda kapanmıştı. Bulutlar ne zaman toplanmıştı, rüzgâr ne zaman çıkmıştı bilmiyorlardı.

“Kralım.” Generalin sesiyle John, geriye döndü. General, yanındaki iki casus ile duruyordu. Bu adamların dışarıda ne işi vardı?

“Bu iki casus neden mahzende değil?”

General kralının yanına yaklaşıp biraz önce olanları anlattı. “Belki kraliçeyi öldürebilmek için bir fikir bulurlar.”

Kral John, onların bu cesaretinden ve başarısından etkilenmişti. “Yaklaşın.” İki casus sakince yaklaşıp etrafı izledi. Sayıları çok fazla olan bu yaratıklar hiç durmaksızın duvara tırmanmaya devam ediyordu. “Kraliçe orada,” dedi John eliyle işaret ederken. “Eğer onu öldürmeyi başarabilirsek diğerinin işini bitirmenin daha kolay olacağını düşünüyoruz.

“Neden bu kadar zor? Bu ateşli toplar onu öldürmüyor mu?” diye sordu Jack.

“Yanındakiler onu koruyor. Attığımız hiçbir şey ona dokunmadı bile,” diyerek cevap verdi John.

“Alevden çok uzakta. Bizim ona alevi götürmemiz gerekiyor,” dedi Lucien.

“İyide nasıl?” diye sordu Jack.

“Bu kırmızı tozu oraya dökmemizin bir yolunu bulabilirsek eğer onları ateşe verebiliriz,” dedi Lucien.”

Bunu nasıl yapacaklardı? Havadan bu tozu oraya nasıl ulaştırabilirdi? Kral John'un aklına bir çözüm yolu geldi. “Oklarla göndereceğiz.”

Kral John, yerinden ayrılıp okçuların olduğu bölgeye doğru yürüdü. “Büyük bir kumaş bulup getirin. Bolca kırmızı tozdan istiyorum.”

Kısa sürede emri yerine getirildi. Küçük kumaş parçalarının içine kırmızı tozdan koydu ve havada giderken dökülmemesi için bağladı. “Bunu oklara bağlayıp kraliçeye hedef alacağız,” dedi.

Kral tekrar yerini alırken hazırlanan kumaşlar oklara bağlanıp kraliçenin üzerine atıldı. Korumalarına çarpan oklar kırılırken kumaştaki kırmızı tozlar dökülüyordu. Kralın planı şimdilik istediği gibi gitmişti. Yeterince atılan oklar yaratıkların üzerinden ve çevresinde büyük bir alana yayılmıştı.

“Ateşli okları gönderin.” Gelen emir üzerine okçular ateşli okları fırlattı.

Sakince devam eden yağmur aniden hızlanmıştı. Yağmur bastırmış ve buna gök gürültüsü eşlik etmişti. Sanki kıyamet koparmışcasına ardı ardına şimşekler çakıyordu.

Helena’nın bakışları yukarıya döndü. “Melanie, çok üzgün. Bunlar bu yüzden oluyor.”

 John’un içine bir sıkıntı düşmüştü. Kendini hiç olmadığı kadar huzursuz hissediyordu. Bu savaşın bir an önce bitmesini istedi. bu sayede sevgili kraliçesini bir an önce geri getirebilirdi.

Lanetli PrensesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin