Sonunda o gün gelip çatmıştı. Mavi dolunay bu akşam olacaktı. Merak, mutluluk, heyecan, korku, endişe... Herkes başka bir duydu içerisindeydi. Meraklıydılar, daha önce Büyülü Ormana girmemişlerdi. Mutluydular, prenses uyanacağına inanıyorlardı. Heyecanlıydılar, mavi dolunayın altında bir ayine katılacaklardı. Korkuyorlardı, gelecek bir tehlike olabilirdi. Endişeliydiler, ayin işe yaramazsa düşüncesi zihinlerinde dönüp duruyordu.
Hepsinin farklı bir düşüncesi olabilirdi. Ama o ormana gidilecekti. Dünyanın kaderi artık bu gece tamamen belirlenecekti. Ya Melanie uyanacak ve her şey eski düzene dönecekti ya da uyanmayacak, dünya yok olmaya doğru sürüklenecekti.
Hazır bekleyen ordu kralının emri üzerine Büyülü ormana gitmek için yola çıktı. Ön arabada bulunan John, başını kucağında tuttuğu uzanan sevgilisine baktı. "Çok az kaldı canım. Bu gece sarayımıza gözlerin açık döneceksin." Avuçlarının arasında tuttuğu elini dudaklarına bastırdı. "Bugünden sonra her şey çok güzel olacak." Genç kadının ellerini nazikçe bıraktığında elleri yüzüne gitti. Gece soğuktu bu yüzden genç kadının yanakları kırmızıya dönmüştü. Onun bu hali John'un hoşuna gitmişti. Gülümsemeden edemedi. Baş parmağını al al olmuş yanaklarında gezdirdi. "Kırmızı sana yakışıyor."
Lucas, önlerinde giden Melanie ve John'un bulunduğu aracı izliyordu. Endişeliydi, hem de çok.
"Ne düşünüyorsun?" diye sordu yan tarafında oturan Mia.
"Ayinin işe yarayıp yaramayacağını düşünüyorum."
Mia, sevgilisinin yanına sokulup yanağına bir öpücük bıraktı. "Merak etme, bence işe yarayacak." Biraz bekledi, sevgilisinden bir karşılık alamayınca kendini geri çekti. Genç kadın aylardır sevgilisinin ona karşı soğukluğunu hissediyordu, her geçen gün artan bir soğukluk. Ona bunu hiç dile getirmedi. Aralarının daha fazla açılmasını istemiyordu. Ama kendini daha fazla tutamadı. "Neyin var Lucas?"
Genç adam ne demek istediğini anlamamış bir şekilde bakışlarını ona çevirdi. "Ne demek istiyorsun?"
"Ne demek istediğim açık değil mi? Uzun zamandır bana karşı olan davranışların çok tuhaf. O kadar çabalayıp kendini affettirdin, hepsi bunun için miydi?"
"Mia yapma lütfen. Çok yanlış düşünüyorsun."
"Doğrusu ne?"
Genç adam ne cevap vereceğini bilemedi. Efendisi Helana, kızının bu duruma gelmesinden sonra ona çok kızmıştı. İlişkisi yüzünden kızının korumalığını boşladığını yüzüne vurmuştu. Ona ceza vermemişti ama en kötüsü Lucas için buydu. Keşke ceza verseydi de üzerinde böyle bir ağırlık kalmasaydı. Ceza almayışı onu daha çok yıkmıştı. Efendisi onun için başka şeyler düşünüyor olmalıydı. Belki de Melanie uyandıktan sonra bu görevde olmayacaktı. En korktuğu şey de buydu. Artık bir daha dünyaya gelemezdi.
"Neden susuyorsun?" Sevgilisi merakla vereceği cevabı bekliyordu. Ama ona gerçeği olduğu gibi anlatamazdı.
Sevgilisinin ellerini avuçlarının içine alıp gözlerinin içine baktı. "Mia, arkadaşımız bu haldeyken bizim romantiklik yapmamız doğru gelmiyor. Onun neler yaşadığını bilmiyoruz. Belki de bu durumda olmak ona acı veriyor bile olabilir. Diğer insanlar da var. Açlık yüzünden ölenler, periler tarafından katledilenler, denizkızları tarafından avlananlar... Kıtlık tüm dünyayı sardı. Bu durumda, insanlar acı çekerken olmaz." Sevgilisine daha çok yaklaştı ve dudaklarına küçük bir öpücük bıraktı.
"Özür dilerim. Bencillik yaptım," dedi genç kadın üzgünlüğünü belki ederek.
"Ben özür dilerim sevgilim. Seni çok seviyorum, bir daha göremeyecek olsam bile sevmeye devam edeceğim."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lanetli Prenses
FantastikPrenses Melanie düşman krallığın adamları tarafından üzerine dökülen büyülü sıvı yüzünden derin bir uykuya dalmış ve uyuduğu her gün için ölüme bir adım yaklaşmıştı. Uyanmak zorundaydı. Eğer uyanmaz ve bir gün ölürse dünya üzerindeki tüm canlılarda...