Beşik

77 8 0
                                    


Lucas, üst kata sevgilisinin odasına girdi. Mia'yı odasında bulamadı. Banyo kapısını tıklatıp seslendi. "Mia, orada mısın?" Ses gelmemişti. Lucas, kapıyı açıp içeriye göz gezdirdi ancak içerisi boştu. Odadan çıkacağı sırada yatağın üzerinde duran bir kâğıt fark etti. Yatağa yaklaşıp kâğıdı eline aldı.

'Olanları uzun uzun düşündüm. Melanie'ye olanları doğru bulmuyorum. Gitmek istemediğini defalarca söylemesine rağmen siz onu dinlemediniz. Bu yüzden size verdiği cezayı haklı buluyorum. Krallığımızdan kaçmadan önce Kral Andrew bizi birbirimize emanet etmişti. Ben her zaman onun yardımcısı ve yakın arkadaşı oldum ve öyle olmaya devam edeceğim. Melanie'nin yanına ait olduğum yere gidiyorum. Elveda...

Mia.'

Lucas, kâğıdı okumayı bitirdiğinde kendini yatağın üzerine attı. Mia, sevdiği kadın gitmişti. Ona karşı tavır almıştı üstelik. Bu durumda asıl suçlu kendisi miydi? Ona verilen emri yerine getirmişti sadece. Aslında bir noktada suçluydu. Tanrıçasına karşı gelmişti ve şimdi oda cezasını bu şekilde çekiyordu.

Oturduğu yerden kalkıp aşağıya indi ve büyük salona girdi. Kral John, Efendisi Helena ile konuşuyordu. Salona giren Lucas'ı gördüklerinde bakışları ona döndü. "Ne oldu Lucas?" diye sordu Kral John.

"Mia, Kraliçe Melanie'nin yanına gitmiş."

"Nasıl gitmiş?" diye sordu Helena.

"Bilmiyorum, yatağın üzerinde bu notu buldum." Onlara doğru yaklaşıp notu uzattı.

John, kâğıdı eline alıp yazılanları okudu. "Tek başına gitmiş olamaz değil mi?"

"Hayır tek başına gidemez. Melanie onu götürecek birini yollamış olmalı," diyerek cevap verdi Helena.

İş çığırından çıkmaya başlamıştı. Melanie, düşündüğünden daha karalıydı anlaşılan. Yakın arkadaşını bile yanına almıştı.

"Oraya gitmenin bir yolunu bulmam lazım," dedi John.

***

Mia, onu getiren Drew'in arkasından koridor boyunca yürüyordu. Elinde taşıdığı sandığı ona artık ağır gelmeye başlamıştı ama bunu önemsemiyordu. Tek istediği bir an önce Melanie'yi görmekti.

Drew, önünde durduğu büyük kapıyı açtı ve Mia'nın girmesi için kenara çekildi. Mia içeriye adım attığında merakla kapıya bakan Melanie'yi gördü. Elinde tuttuğu sandığı sonunda yere bıraktı. Hızlıca ilerledi ve en yakın dostuna, kardeşine, prensesine sıkıca sarıldı. "Seni çok merak ettim."

Melanie, onun sevgi dolu kucaklamasına karşılık verdi. "İyi ki geldin. Gelmezsin diye çok korktum."

"Hiç gelmez olur muyum? Seni yalnız bırakmam, bundan önce nasılsa bundan sonra da öyle olacak. Ben hep senin yanında olacağım, nerede olursan ol."

"Teşekkür ederim Mia."

"Rica ederim. Her zaman yanındayım."

Birbirlerinden ayrıldıklarında yan yana koltuğa oturdular. "Durumlar nasıl?"

"Seni çok merak ediyorlar."

Melanie, bakışlarını kaçırıp büyük camdan dışarıya çevirdi. "Beni buraya gönderdiler madem merak etsinler."

"Melanie." Mia, lafının devamını getirmeye çekindi. "Geri dönmeyi düşünmüyor musun?"

"Şu an düşünmüyorum."

Melanie'nin bakışları hâlâ dışarıdaydı. Konu hakkında daha fazla konuşmak istemiyordu anlaşılan. Mia, üstelemek istemedi ve konuyu kapattı.

Lanetli PrensesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin