FİNAL

134 7 0
                                    

Kısa süre sonra askerler, kasabaya inip terziye haber vermiş ve saraya getirmişlerdi. Terzi ve çırağı kralının huzuruna çıkarak eğildi. “Hoş geldin terzi. Yapmanı istediğim önemli bir şey var.”

“Buyurun kralım,” dedi terzi. 

John, yan tarafında duran beşiği gösterdi. “Bu beşik için yatak dikmeni istiyorum. Yalnız akşama kadar bitmiş olması lazım.”

“Emredersiniz kralım. Kısa sürede hallederim.” Terzi ve çırağı işlerini halledebileceği bir odaya alındı.

Kral John, tahtından kalkıp büyük cama doğru ilerledi. Arka bahçeye bakındı. Bugün hava sabahki kadar güzeldi. Yükselen güneş daha parlak ve sıcaktı. Hissediyordu, bugün güzel şeyler olacaktı.

İçeride durmaktan sıkılmıştı. Daha fazla duramayarak büyük salondan ayrıldı ve arka bahçeye çıktı. Güneşli gökyüzü dışarıdan çok daha iyi görünüyordu. Sakin adımlarla yürüyerek kırmızı güllerin yanına vardı. Gül dallarının arasında duran çapayı eline alıp nazik hareketlerle toprağı eşelemeye başladı. Toprağın üzerinde sulamadan kaynaklı olarak küçük yabani otlar çıkmıştı. Bunları yapacak olan bir sürü yardımcısı olmasına rağmen kendisi yapıyordu. Sevgili kraliçesinin en sevdiği kırmızı güllerinin bakımını kendisi yapmak istiyordu. Geri geldiğinde çok sevdiği güllerini iyi bir halde bulmalıydı.

Küçük yabani otların bir kısmını temizledikten sonra güllerin yapraklarına, zarar veren böceklerin gelmemesi için bitkisel ilaçtan döktü. Artık tamamdı sevgili kraliçesinin çok sevdiği kırmızı gülleri artık iyi durumdaydı.

Sarayın arka bahçesine giren nöbetçi kralına bir haber getirdi. “Kralım.” Başını öne eğip ona saygısını gösterdi. “Büyücü geldi efendim.”

John, bu haberi duyar duymaz sevinçle gülümsedi. Büyücünün ona iyi haberler getirdiğini ümit etti. “Nerede?”

“Büyük salonda efendim.”

John, içeriye girip büyük salona doğru yol aldı. Salona girdiğinde büyücü bir kenarda sessizce onun gelmesini bekliyordu. John içeriye girip tahtına oturdu. “Bir şey bulabildin mi?” diye sordu karşısındaki yaşlı büyücüye.

“Evet kralım, bir şey buldum.”

“Anlat bir yolu var mı?”

“Evet kralım, oraya gitmenizi sağlayacak bir yol buldum.”

“Hemen deneyelim öyleyse.”

“Peki kralım, siz nasıl isterseniz.” Büyücü çantasından bir kitap ve mavi renkte bir şişe çıkardı. “Lütfen, burada durun kralım.” Büyücü adam eliyle salonun ortasını gösterdi.

John, yerinden kalkıp salonun ortasında ayakta durdu. Büyücü, mavi renk şişedeki sıvıyı John’a uzattı. “Bunu için lütfen.”

John, kendisine uzatılan şişeyi eline aldı. Kapağını açtığında nasıl bir şey olduğunu anlamak için biraz kokladı. Değişik ve keskin bir koku ciğerlerine kadar inmişti. Bu içeceği şeyden biraz tereddüt etti. Başına kötü bir şey gelir mi diye düşünmeden edemedi. Ama Melanie, için bunu yapacaktı. Şişedeki içecekten birkaç yudum aldıktan sonra tekrar büyücüye geri verdi.

Yaşlı büyücü, şişeyi alıp yere bıraktı ve elindeki kitaptan yüksek sesle bir şeyler okumaya başladı.

John, ne olduğunu anlamamıştı. Etrafından mavi ışıklar yükselmeye başladı. İstemsizce gözleri kapandı. Büyücünün duymakta olduğu sesi yavaş yavaş azalıyordu. Ve artık onun sesini hiç duymuyordu. Ne olduğunu anlamak için gözlerini açtı. Artık etrafında mavi ışıklar yoktu, büyücü de yoktu. Bulunduğu yer sarayı değildi, başka bir yerdeydi. Yoksa başarmış mıydı? Tanrıçanın sarayına gelmeyi başarmış mıydı? Artık Melanie’yi görebilir miydi?

Lanetli PrensesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin