Geceleyin gözüme bir gram uyku girmemişti. Fatma ablanın dediği şeyi yanlış anladığımı düşünerek kendimi rahatlatmaya çalışıyordum ama nafileydi. Sabah Ramiz Dayı'nın kalk yeğen sabah oldu alarm sesini duymamla yataktan kalktım. Normalde beni uyandırmak için bütün ev başıma toplanırdı. Ama bugün zaten uyuyamamıştım.
Odamdan çıkıp Lavaboya doğru ilerledim. Elimi yüzümü yıkayıp aynadan kendime baktım. Gözlerimin altı mor olmuştu. Gece uyumadığım çok belliydi.
Umursamadım ve mutfağa doğru ilerledim. Ablam Arzu çoktan kalkmış ve kahvaltı hazırlamaya başlamıştı. Ocakta duran tavanın içine yumurta kırmakla meşguldü.
Yanına gidip kollarımı omzuna doladım. Yanağına bir öpücük bıraktım ve çenemi omzuna dayadım. "Sen nasıl uyandın kız bu saatte?" dediğinde saate baktım. Gerçekten de normalden 1 saat erken kalkmıştım. Genelde 1 saat boyunca evdeki herkese Ramiz Dayı'nın sesini dinletirdim.
Sorusu cevapsız kalınca kafasını bana çevirdi. Kaşlarını çatarak kahverengi gözleriyle bana baktı. Bir şey demeden tekrardan önüne dönüp yumurta bulaşmış ellerini yıkadı ve omleti ters çevirdi.
Tekrar baba baktığında elini yanağıma koydu ve şişen gözlerimin altını okşadı. "Noldu sana? Çok yorgun görünüyorsun." Verecek bir cevabım yoktu. Kendim bile farkında değildim ne olduğunun. Hiçbir şeyden emin değildim.
"Bilmiyorum" diyebildim sadece. Ablam saçlarımı okşarken benden hala bir cevap bekler gibi bakıyordu. Tam o sırada mutfağa yeni uyanmış abim Melih girdi.
"Günaydın" dedi uykulu bir sesle. Hala gözlerini ovuşturuyordu. Yanıma gelip yanağımdan makas aldı. Bunu yapmasından nefret ettiğimi biliyordu. Tam da bu yüzden yapıyordu. Genelde bunu her yapışında ben de ona sataşırdım. Ama şu an bunu yapmaya halim yoktu.
"Noldu lan sana? Niye üstüme atlamadın?" Gözlerini kısarak bana bakıyordu. Omuz silkip masanın etrafında duran sandalyelerden birine oturdum. Ablama neyi var bunun demek istermiş gibi kaş göz yapıyordu. Ablam da elleriyle bilmiyorum işareti yapmıştı.
İkiz kardeşim Yiğit'in de içeri girmesiyle birlikte tüm ev halkı mutfağa toplanmış olmuştu. "Sen nasıl benden önce uyandın da geldin lan Allah'ın koalası?" Dediğiyle birlikte ona döndüm. Ama ona da verecek bir cevap bulamadım.
Aslında bu evde en çok konuşan kişi ben olurdum. Ama şu an aklıma hiçbir şey gelmiyordu. Sadece bugün akşam olacak toplantıyı düşünüyordum ve her şeyi yanlış anladığımı umuyordum.
'Rüzgâr, sen Kadınlar Süper Ligi için fazlasın' Ne demekti şimdi bu?
Üçünün de bana endişeyle baktığını gördüm ve bu konuyu düşünmemeye çalıştım. En azından bir süre. "Ne var be, gece uyuyamadım suç mu? Niye öyle bakıyonuz" dedim normal davranmaya çalışarak.
"Sen ve uyuyamamak, kıyamet alameti değil mi lan bu" dedi abim şaşırmış gibi bir sesle. Ona gözlerimi devirmekle yetindim.
Yiğit de ağzını açacak oldu ama ablamın dirseğiyle onu dürtmesiyle sustu. Ablam ocakta duran tavayı aldı ve masaya koydu. Ben de kalkıp kahvaltılıkları yerleştirmeye başladım. Hep birlikte oturup kahvaltı etmeye başladık. Fakat benim aklım hala bir karış havadaydı. Beynim o kadar yorulmuştu ki başıma ağrı girmişti.
Kahvaltımı bitirdikten sonra hiçbir şey demeden odama gittim ve okul için hazırlanmaya başladım. İkizim Yiğit benimle aynı okula yani Fenerbahçe Koleji'ne gidiyordu. Fenerbahçe'nin erkek futbol altyapısında oynuyordu. Salona geçip oturup onu beklemeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rüzgâr'ın Kızı
FanfictionYeşil sahanın üzerindeyken top ayağıma geldiğinde tribünlerdeki ses yükselmişti. Fenerbahçe taraftarı hep bir ağızdan iki kelime söylüyorlardı sadece. "Rüzgâr'ın kızı".