9: Kabullenme

1.2K 66 19
                                    

Tamam, motorları severdim. Ama bunun böyle olacağını hayal etmemiştim. Yani ona sarılmak zorunda olacağımı düşünmemiştim.

Kaskımı taktıktan sonra aklıma bu ince detay gelmişti ve az önceki gibi strese girmiştim. Zaten birkaç saniye sonrasında da Oturağa oturmuş olan Arda başını bana döndürüp "sarıl bana" demişti.

Şimdi sıçmıştım işte.

Sanki hiç böyle saçma triplere girmemiş gibi davranmaya çalıştım. Motora bindim ve mesafeli bir şekilde ona sarıldım.

Kalbimin yerinden çıkacak gibi olmasını anlayamıyordum. Kimdi ki o? Benim hayatımdaki yeri neydi? Daha geçen gün tanıdığım insanın benim hayatımda ne gibi bir yeri olabilirdi?

Böyle hissetmemin tek nedeni onunla tanışmadan önce onun futboluna duyduğum hayranlık olabilirdi sadece. Diğer türlüsünü ben kendime bile itiraf edemezdim. Belki benim için iyi bir takım arkadaşı olabilirdi. Ama bu kadardı. Bu kadar olmalıydı. Gerisi ikimiz için de iyi olmazdı.

Ben bu düşünceler ile meşgulken tesislere varmıştık bile. Tam saatinde yetişmiştik. Hızlıca üzerimizi giyinip sahaya geçtik. Birlikte geliyor olmamız takımın dikkatini çekmiş olmalıydı. Fazla dik bakıyorlardı.

Livakovic'in bana gülümsemesiyle ben de ona karşılık verdim. Hep birlikte yere oturup İsmail hocanın gelmesini beklemeye başladık. Ben yine takımdan uzaktım. Son iki günde olduğu gibi.

Bazen beni kabullenecekleri günün gelip gelmeyeceğini merak ediyordum. Ama sonra bunun çok da önemli olmadığını fark ediyordum. Çünkü her şey Fener'im içindi. Burada olmamın sebebi oydu. Ne olursa olsun, isterlerse tüm dünya benden nefret etsin ben yine de Fenerbahçe için burada olurdum.

İsmail Yüksek'in yanıma gelip oturmasıyla ona döndüm. Beklemiyordum. Ona sorgulayan bir bakış attım. Anlamış olacak ki cevabımı verdi. "Seni kabullenmek kolay olmayacak" dedi takımdakilere dönerek. Onların duyamayacağı bir sesle konuşuyordu. "Ama madem geldin, artık bunu sorgulamanın bir anlamı yok bana göre." Bunları dedikten sonra bana tebessüm edip elini uzattı. "Takımımıza hoşgeldin Rüzgâr'ın kızı." İçimden ister istemez gülümsemek geliyordu. Elini sıktım. "Pişman olmayacaksın" dedim.

"Altıncı hissim kuvvetlidir. Ve içimden bir ses gerçekten de pişman olmayacağımı söylüyor." Evet, aldığım kötü tepkileri umursamıyordum. Ama böyle güzel tepkiler almak beni nasıl mutlu etmeyebilirdi ki?

Karşıdan bizi izleyen Ryan Kent'i fark ettiğimde gözlerimi devirdim. İsmail abiye gerçekten öldürecekmiş gibi bakıyordu.

İsmail abinin sesiyle dikkatimi tekrardan ona verdim. "Kent'i çok takmamalısın" dedi zihnimi okumuş gibi. "İstediği kadar inatlaşsın. Eninde sonunda kabullenecek" dememle birlikte İsmail abi sırıttı. "O kötü birisi değil. Sadece fazla hırslı. Senin bize ayak bağı olacağını düşünüyor" dedi onu koruyan bir tavırla. Ona gülümsedim. "Merak etme, böyle bir konu için kin tutmam. O bana böyle davranmayı kestiğinde aramızda sorun kalmaz." Bu dediğim onu rahatlatmış gibiydi. Eliyle saçlarımı karıştırdı ve İsmail hocanın gelmesi üzerine ayağa kalktık.

İsmail hocanın ilk baktığı kişi Arda'ydı. Arda'nın baş parmağını havaya kaldırdığını gördüm. İsmail hoca da onu başıyla onayladı. Sonrasında bana dönüp tekrardan o sıcak gülümsemesini yaydı yüzüne. Ben de ona gülümsediğimde takımla konuşmaya başladı. Herkesin anlayabilmesi için ingilizce konuşuyordu.

"Evet, bildiğiniz üzere yarın akşam önemli bir maçımız var. Şu an lig içinde hiç kaybetmeyen tek takım biziz. Bunun böyle devam etmesi gerekiyor. Kaybettiğimiz an liderlik elden gider, bunu biliyorsunuz."

Rüzgâr'ın KızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin