"Rüzgâr emin misin?" diye sordu Zehra telefonun diğer ucundan. "Evet, sinirlenip bir hareket yapmanı istemiyorum" dedi Eda.
Şu an üçümüz grup araması yapıyorduk. Ben yatağımda uzanmış onlara yarın yapacağım şeyleri anlatıyordum. Yani Ali Koç ile konuşup PSG ile iletişime geçeceğimi.
"Anlatsanıza bana ne yapayım? Siz ikiniz dışında herkes karşımda duruyor. Hiç kimse yanımda değil. Ben burada böyle yaşayamam"
Aslında onlar da pek yanımda sayılmazdı. Gitmemi istiyorlardı. Ama yine de Fenerbahçe olmadan mutlu olamayacağımın farkındalardı.
"Çok abarttılar" dedi Eda. "Sen Fenerbahçe'siz olamazsın Rüzgâr. Seni tanımıyorlar mı?" diye ona hak verdi Zehra.
"Bilmiyorum" dedim sadece. Çok yorulmuştum artık. Onlara iyi geceler dileyip telefonu kapattım.
Belki de hayatımın en isteksiz uykusuna daldım. Yarını yaşamayı istemiyordum.
-
"Tamam dayı uyandım ya!" dedim alarm sesime ithafen. Bir dakika. Sadece bir kere çaldı alarmım.
Herhalde abahları bu kadar kolay uyandığım sayılı gün vardır hayatımda. İyice ayarlarım bozuldu benim.
Kahvaltı yapasım yoktu. Niyeyse tek bildiği laf 'karnım aç' olan ben birşeyler yemek istemiyordum. Spor çantamı alıp antrenmana tesise gitmek için yola çıktım.
"Doğru mu" dedi taksi şoförü birden. "Ne doğru mu?"
"Gidiyor musun?"
Ne güzel. Taksi şoförünün bile haberi olmuş.
"Bunu söyleyemem, üzgünüm."
Taksicinin arabayı sağa çekmesiyle kaşlarımı çattım. "Noluyor abi?"
Torpido gözünden bir kutu çıkardı ve açtı. İçinde duranları bana göstermeye başladı. Bu seneler öncesine ait bir fotoğraftı. 2014'e aitti. Yaşadığımız son şampiyonluğa yani. Benim de olduğum bir fotoğraftı.
"Görüyor musun bunu? Biz bu sahneyi tekrardan yaşayabilmek için 9 yıldır bekliyoruz Rüzgâr. Ne kadar üzüldük bir biz bir de Allah biliyor. Sonra sen geldin. İlk başta önyargılı davrandık. Dedik bir kız nasıl oynayacak bu takımda. Ama sen hepimizi pişman ettin kızım. Sen bizim en büyük yaramıza merhem oldun. Şampiyonlar liginden elendiğimiz maçın rövanşını kazandın. Senin sayende yıllar sonra kutlamaya çıktık sokaklara. 15 yıl öncesinin kutlamasına. Anladık ki bu kız bizi şampiyon yapacak. Aziz Yıldırım'ın kızı, Can Bartu'nun torunu bizi şampiyon yapacak."
Tepki vermemi bekliyordu. Ama ne diyebilirdim ki? Gitmeye hazırlanırken ne diyebilirdim?
"Eğer şimdi gidersen biz nolacağız kızım? Tam bir kez daha ümitlenmişken tekrardan mı kıracaksın umutlarımızı?"
"Bazen hayat istediğin gibi gitmiyor be abi" dedim boğazımda bir yumru oluşmuşken. "Kendimi bildim bileli bu klübün hayalini kuruyorum ben. Derdim ki hep Fenerbahçe olmadan yaşayamam ben. Ama yaşamak zorunda kalıyormuşsun işte."
Bana hayal kırıklığı ile bakan taksi şoförü fotoğrafı özenle içine yerleştirip kutuyu kapattı. "Neden zorunda kalıyorsun Rüzgâr? Sen istemeden kimse sana zorla bir şey yaptıramaz. Önce biz dururuz arkanda. Bu taraftar seni sahiplenir kızım. Sen yeter ki iste, seni hiç bırakmayız biz. "
"Her şey için teşekkür ederim" dedim sadece. Daha fazla konuşursam ağlayacaktım yine. O da başka bir şey demedi ve arabayı tekrardan sürmeye başladı.
Beni anlayan babam değildi. Beni anlayan sevgilim değildi. Beni anlayan abilerim değildi. Beni anlayan hayatımda ilk defa gördüğüm bir taksi şoförüydü. En çok da bu yakıyordu canımı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rüzgâr'ın Kızı
FanfictionYeşil sahanın üzerindeyken top ayağıma geldiğinde tribünlerdeki ses yükselmişti. Fenerbahçe taraftarı hep bir ağızdan iki kelime söylüyorlardı sadece. "Rüzgâr'ın kızı".