43: Aptallık

551 52 49
                                    

Ayağım top ile buluştu. Kayra'ya baktığımda hala aynı özgüvenli ifadesi hakimdi. Nefesler tutulmuştu artık. Sezonun ilk yarısını lider kapatmak için son şansımızdı. Tribünlere baktım. Onlar için yapmak zorundaydım.

Konsantre olup önüme dönecektim ki gözüm bir şeye takıldı. Daha doğrusu birine. Tribünlerin VİP kısmında oturan birisi vardı. Bu kişi Kemal Alev'di.

İnsan bu. Dünyanın dayattığı normali arıyor kendinde. Diğerlerinden farklı olarak olmak anormallik miydi sadece? Şu an karşımda beni izleyen adam ile yaşadıklarımın normal bir baba kız ilişkisi olmaması beni anormal mi yapardı? Suç bende miydi ki normal karşılanmayan ben olayım.

İlk adımdı bu. Onu karşında gördüğünde hissedeceklerinin ilk adımı. Yani sorgulama. İkinici olarak kırgınlık girerdi devreye. O sana ne yaparsa yapsın; eğer değer veriyorsan bir insana, hayatını sikse de kırılırdı kalbin. Bir zamanlar verdiğin değer için kırılırdı.

Kabullenme. Az önce bahsettiğim hayatını siken şahsiyetten nefret etmeye başlama aşamasıydı bu. Yavaş yavaş ayağa kalkmaya başlarsın ve bir sonraki aşamaya hazırlansın kendini. Yani intikama.

Şu an yaşadığım durumdaki fark ise şuydu. İlk aşamadan son aşamaya atlıyordum otomatikman. Ben babama en ufak bir değer vermeyecek kadar kalpsiz değildim. Ama o öz kızının kariyerini bitirebilecek kadar kalpsizdi.

Gözlerim ateş saçarken nabzım beynimde atıyordu. Beni tekrardan önüme döndüren tek bir şey vardı. O an başka hiç bir şeyi dinleyemezdim. Bu da bana içlerinde kalmış son bir ümitle bakan Fenerbahçe taraftarıydı. Bir zamanlar ben de onların arasındaydım.

Düdük çalmıştı. Derin bir nefes aldım. 12 numara için dedim içimden. Onlara bir yıl daha hayatı zindan etmemek için.

Topa doğru koşmaya başladım. Babamı görmemle birlikte aklıma Arda geliyordu. Beynime doğrudan hücum ediyordu şerefsiz. Yavaşlayıp topa vurmaya hazırlandım. Babamda yaşayamadığım kırgınlığın alasını yaşatıyordu bana. Sol ayağımı hizaya getirdim. Kabullenmiştim. Ama son aşama hala gerçekleşmemişti. İntikam. Topa var gücümle vurdum. Beni izlemekte olan kaleci beklediğimin aksine sağ tarafa doğru attı kendini.

Son gördüğüm sahne ile gerisine bakamamıştım. Yere çömelip ellerimle gözlerimi kapattım sadece. Yine yenmişti beni. Maçın başından beri yaptığı şeyi yapmıştı. Yeni kaleci ben ne yaparsam yapayım bana kanmamıştı.

Ben kaybetmiştim.

Befn kendi Taraftarımı hayal kırıklığına uğratmıştım.

Biri beni kollarımdan çekerek gözlerimi açmaya çalışıyordu. Sonra bu bir kişi ikiye çıktı. Sonra üçe, dörde, beşe... Noluyor lan?

Altta kalanın canı çıksın misali üzerime yığılan bir takım hissetmemle gözlerimi açtım. Bunlar birliğin sevinçle bağırıyor, eş zamanlı olarak sevinç gösterisi olarak bana ve birbirlerine vuruyorlardı. "Ne yapıyorsunuz amına koyayım!"

"Küfretme lan bebe" diye bir ses geldi Fred'den. "Ya da et be! Kurban olsun oğlum sana bütün küfürler. Kaleciyi getireyim mi yüzüne yüzüne edersin." Sonrasında Djiku bir kahkaha patlattı. "Valla o golle etmiş kadar oldun zaten!"

Duraksadım. "Ne golü ya?" Tam üzerimde duran İrfan abi kafasını kaldırdı. Az önceki sevinçli yüzü donmuştu. "Rüzgâr" dedi endişeyle. "Abim golde kafanı falan mı çarptın sen? Ulan yoksa biz mi yanlışlıkla patakladık sevineceğiz diye?"

Kaşımı kaldırdım. İrfan abimin on saniye önce geçirdiği kolumu sıvazladım ve tam olarak full kadro üzerimde olan takıma baktım."Valla abi hiç de yanlışlıkla olmuşa benzemiyor. Ayrıca asıl sizin kafanıza saksı düşmüş. Ne yapıyorsunuz abi ya? Kaybettik farkında mısınız? Orada duran taraftarı görüyor musunuz siz? Biz onların inancını boşa çıkardık."

Rüzgâr'ın KızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin