"Ne oluyor" dedim tedirginlikle. Şu an taksinin içinde Kerem'i bırakmak için Metin Oktay Tesisleri'nin önünde durmuştuk. Kendi arabası yıllık muayenede olduğu için taksi çağırmıştı. Onu bıraktıktan sonra Can Bartu tesislerine gidecektik. Taksici bir küfür savurdu. "Lastik patladı" dedi kızgınlıkla. Kerem sıkıntılı bir nefes verdi. "Tam yerinde" diye söylendi kendi kendine.
Gerçekten benim için fazla kötü bir durumdu. Fenerbahçe'nin oyuncusunun Galatasaray tesislerinin önünde Galatasaray'lı bir oyuncuyla aynı arabanın içinde bulunması bütün magazin sayfalarının kapağı olurdu.
"Kerem" dedim. "Umarım o malum dört kırmızı kartlı Fenerbahçe - Galatasaray derbisini yaşamayız." Yüzünü buruşturdu. Ama sonradan galiba ciddi ciddi düşünmeye başladı bunu. "Umarım" demekle yetindi. Bununla eş zamanlı olarak ise birisi arabanın camına sertçe vurmaya başladı.
"Kerem! Deli misin oğlum niye arabanın içinde oturuyorsun?" Mertens'ti bu. Elimle yüzümü saklamaya çalışırken kendimi kameralardan saklanmaya çalışan gözü sansürlenmiş suçlular gibi hissediyordum. Ama Mertens beni çoktan fark etmişti ve kim olduğumu görebilmek için Kerem'in tarafındaki camdan benim tarafımdaki cama koşturmuştu. Ben ise ona inat arkamı dönmüştüm. Yurdumun taksisinde Dries Mertens ile saklambaç oynuyorduk resmen.
Peki bu sırada Kerem ne mi yapıyordu? Kendileri sağolsun bize gülmekle meşguldü. "Ya gülmesene! Adamlarla papaz olacağım burada." Ama umrunda değil gibiydi. Zaten ben de taksinin etrafında dönüp duran Mertens'e daha fazla karşı koyamamıştım. Çoktan görmüştü kim olduğumu.
Şok içinde ağzı açıldı. "Ama" dedi bir Kerem'e bir bana bakarak. Artık Kerem gülmüyordu. Sıkıntılı bir ifadeyle taksiciyle konuştu. "Abi ne kadar sürer halletmen?" Taksici ise mahcup bir ifadeyle bakıyordu bize. "Kusura bakmayın gençler. Dün de patladı lastik. Daha yedek olanını yerine koymamıştım. Ama az beklerseniz yeni araba yola çıkmıştır."
Kerem ile bakıştık. O sırada Mertens'in yanında yavaş yavaş yeni yüzler beliriyordu ve hepsi de bana bilinmeyen bir cisimmişim gibi bakıyordu. Galiba bu benim yandığımın göstergesiydi.
"İnmemiz gerek" dedi Kerem. Gözlerimi irileştirdim. "Oradan deli gibi mi gözüküyorum acaba? Yani çok şükür daha Galatasaray kadrosunun içine tek başıma çıkacak kadar kaybetmedim aklımı. Ben yeni taksiyi bekleyeceğim." İcardi, Zaha, Ziyech, Tetè, Nelsson, Torreira, Ndombele, Boey... Hepsi buradaydı. Merakla beni izliyorlardı. Garip olan ise yanlarında bulunan bir kişinin daha olmasıydı. Bu kişi Arda Turan'dı.
Kerem sen bilirsin anlamında bir hareket yaparak kendi kapısını açtı ve dışarı çıktı. Tam kapıyı kapatacaktı ki Arda Turan onu durdurdu. Eğilip bana doğru baktı. "Lastik patlamış galiba, sen de gelsene orada bekleme."
Peki, sakin olmalısın Rüzgâr. Sadece tüm kadronun arasında tek Fenerli olarak kaldın ve Arda Turan ile konuşuyorsun. Bu çok normal bir şey. Sen Mbappe ile konuşmuş insansın kızım! Şimdi sakince in şu arabadan.
Kendime verdiğim psikolojik destek bittikten sonra arabadan indim. Geride durmaya gayret göstererek onlara doğru ilerledim. Herkes sadece susup beni süzüyordu. Bu olaya bir son veren ise Muslera olmuştu. Arkamda kalan tesislerden çıkıp yanımıza gelmişti. Galiba Muslera'yı gördüğüme hiç bu kadar sevinmemiştim. "Bugün daha iyisin umarım" dedi sevecen bir sesle. Aklıma dün yaşadıklarımız gelmişti. Yolda koşan sincapın Alvin ve Sincaplar olduğunu iddia etmem ve Muslera'nın bana onların gerçek olmadığına inandırmaya çalışmasını hatırlıyordum. Ne yapmıştım ben yine? Koskoca adama rezil olduk şimdi iyi mi!
"Hasta mıydın" diye bir soru yöneltti Arda Turan.
Buyur bakalım, ne diyeceksin şimdi? Ne memuru alkol bey ya!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rüzgâr'ın Kızı
FanfictionYeşil sahanın üzerindeyken top ayağıma geldiğinde tribünlerdeki ses yükselmişti. Fenerbahçe taraftarı hep bir ağızdan iki kelime söylüyorlardı sadece. "Rüzgâr'ın kızı".