Gece geç saate kadar uyumayınca sabah da uyanmak kolay olmamıştı. Aslında biz futbolcular erkenden yatardık. Özellikle maç günlerinde. Çünkü bizim günümüz güneş doğmadan başlardı. Maçta maximum performans verebilmek için sabah erkenden kalkmaya dikkat ederdik.
Fakat dün gece Volkan abinin gidecek olması geceye kadar onun evinde kalmamıza neden olmuştu.
Kent ile aramızda geçenlere gelirsek, ona kin tutmayacağımı söylemiştim. Fakat sınırını aşmıştı. Yanımda oturan Arda da bunun farkındaydı. Hatta bu yüzden ben daha Kent'e cevap vermeden o vermişti. Ona önce kendisini bana affettirmesini söylemişti.
Sonrasında ona ikinci kez bunun Kent ile benim aramda bir mesele olduğunu söylediğimde bozulmuştu. Onu kırmak istememiştim. Ama daha benim konuşmama izin vermeden benim yerime cevap veriyordu. Aslına bakarsanız aklınca beni koruyordu. Fakat ben şu güne kadar hiçbir zaman insanların korumasına muhtaç yaşamamıştım. Bugün de yaşamayacaktım.
Arkama döndüğümde bu sefer konuşmama izin vermeyen Kent'ti. Müsait bir yerde onu indirmemizi istemişti. Benim bu konuyu düşünmemi istiyordu. Affettim ya da affetmedim demek yerine onunla sıfırdan başlıyormuş gibi yapmamı ve onun önümüzdeki günlerdeki davranışlarına göre kararımı vermemi istemişti. Ben de bunu kabul etmiştim. Bu Arda'nın da aklına yatmış gibiydi. Sonuç olarak her ne kadar davranışını doğru bulmasa da Kent onun takım arkadaşıydı. Onun da iyiliğini istiyordu.
Evime gelene kadar hiç konuşmamıştık. Ona dediklerimden dolayı kırgına benziyordu. Fakat bunu konuşmanın zamanının bugün olduğunu zannetmiyordum. Hadi ben bu maç oynamayacaktım. Fakat o ilk 11'di. Hemen uyuyup dinlenmesi gerekiyordu.
Evin önünde durduğumuzda ablamın evin önünde oturup çayını yudumladığını görmüştüm. Aslında ona merak etmemesi için haber vermiştim. Ama o beni beklemişti. Ablam böyleydi işte. En büyük kardeş olmasının sorumluluğu vardı üzerinde.
O 18'ine girer girmez bu eve gelmiştik. Aziz başkan bizi tek başımıza buraya göndermek istememişti. Fakat ablam onun işinin başından aşkın olduğunu ve bir de bizimle uğraşmasını istemediğini söylemişti. Ben ve Yiğit o zamanlar daha 10 yaşındaydık. Ablamı ikne edemeyen Aziz başkan en azından bizim onunla kalmamızı istemişti.
Bir süre bu evde sadece abim ve ablam kalmıştı. Biz Yiğit ile hala eskisi gibiydik. Okul dışındaki zamanımızı tesislerde geçirirdik. Bazenleri takım antrenman yaparken biz de katılırdık onlara. Daha o zamanlarda bile futbol benim yapmayı en çok sevdiğim şeydi.
Yaklaşık iki yılımız da böyle geçmişti. Sonrasında ise Ali Koç başkanlığa getirilmişti. Aziz başkan bu sefer ablama karşı çıkmamıştı. Zaten biz de bir daha tesise uğramış değildik. Tekrardan ablam ve abimle birlikte yaşamaya başladık.
O gün bugündür ablam bize hiçbir zaman ailemizin yokluğunu hissettirmemişti. O bizim ihtiyaç duyduğumuz her şeyimiz olmuştu.
Dün gece kısaca böyle geçmişti. Sonrasında direkt yatıp uyumuştum. Yaklaşık 7 saat uyuduktan sonra kendimi zorlayarak uyandım ve eşofman takımımı giyip dışarı çıktım. Akşamki maç yüzünden okula gitmeyecektim.
Bugün maç günü olduğundan sadece kondisyonu sağlamak için kısa bir antrenman yapacaktık. Fakat ben kendi kendime çalışacaktım. Evin yakınlarındaki bir sahada ısınma ile antrenmanıma başladım. Kısa bir koşunun ardından omzumu zorlamadan esneme hareketlerimi yaptım. Sonrasında top ile birlikte kendi kendime alıştırmalar yaptım. Ve son olarak uzun süre şut çalışması yaptım.
Antrenman beni çok yormamıştı. Akşamki maçta yorgun olmamak için buna özellikle dikkat etmiştim. Eve geri döndüm ve bir süre dinlendim. Sonrasında ise telefonuma düşen bildirim ile yattığım yerden doğruldum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rüzgâr'ın Kızı
FanfictionYeşil sahanın üzerindeyken top ayağıma geldiğinde tribünlerdeki ses yükselmişti. Fenerbahçe taraftarı hep bir ağızdan iki kelime söylüyorlardı sadece. "Rüzgâr'ın kızı".