Alarm sesleri arasında uykuma devam etmek için direniyordum. Ama Ramiz dayı beni rahat bırakmıyordu. Ne yeğenmiş aq!
Kendimi yataktan kalkmaya zorladım. Bugün çift antrenman günüydü. Ayrıca yarın maçımız vardı. Kalkmam gerekiyordu.
En sonunda uykulu bir şekilde yatakta doğruldum. "Fenerbahçe, takım, antrenman, maç, Samsunspor, Alex'in Samsunspor'a attığı rövaşata..." kendi kendime mırıldanıyordum. Bu benim kendimi ayıltmak için yaptığım bir şeydi. Yapmam gerekenleri kendime hatırlatıyordum. Tabi bazen konu şimdiki gibi alakasız yerlere gidebiliyordu.
Odamda yankılanan kahkahanın nedenini anlayamıyordum. "Ramiz Dayı, sen misin" dedim hayretle. "Dayı, seninle bir anlaşma yapmamız lazım. Eyvallah her sabah zahmet edip beni uykumdan uyandırıyorsun. Ama böyle olmaz, sen kendini aştın. Ne işin var evimde?"
Gözümü aralamaya bile gücüm yetmiyordu. Fakat gittikçe büyüyen gülme sesleri beni gözlerimi açmaya itiyordu. Karşımda duran kişinin Ramiz Dayı olmadığı kesindi.
Görüntünün netleşmesi için birkaç saniye bekledim. Karşımda hülmekten yerlere yatan bir Arda Güler ve yanında onunla birlikte yarını yokmuşçasına gülen üç kardeşi görmeyi kesinlikle beklemiyordum.
Ama nolmuştu ki şimdi? Niye gülüyordu bunlar? Ayrıca bu niye benim evimdeydi?
Hala kendine gelemeyen beynimi konuşması için zorladım. Zorlamaz olaydım. "Ayol noluyo noluyo" dememle birlikte dördü de abartılı bir şekilde kahkahalarını arttırdı. Ayol mu? Gerçekten mi Rüzgâr?
Of sana kaç kere dedim sabahları insanlarla bağlantını kes diye?
Lan ben ne yaptım? Ben odamda uyuyorum. Bunlar benim odama gelmiş.
Yavaş yavaş kendime gelmeye başlamıştım. Bu sefer gerçekten. Neler olduğunun farkına varıyordum.
Bunu onlar da fark etmişti. Konuşan abimdi. "Kendine geldin mi abicim?" Bunları gülmesine ara vermeden diyordu.
Suratımı astım ve az önceki olanlardan sonra utançtan kızaran yanaklarıma ellerimi koydum. Abimin sorusuna karşın kafamı salladım.
Allah'ım çok kötüyüm! Şu an utançtan yerin dibine girsem yeridir ya ben naptım! Arda hala yerde oturmuş gülüyor. Ya senin benim evimde ne işin var? Sabahları böyle oluyorum ya işte sen bunu görmek zorunda mısın?
Nihayet kendini gülmemek için zorlamaya başlamıştı. Gözü masamdaki Iron Man'li saate takılmıştı. Bana geri döndü. "İsmail Hoca antrenmana giderken seni de almamı istedi" dedi sesi hala normalde dönmemişken. Gülmekten sesinin kısılması normal bir şey miydi?
Yiğit yine durmamıştı. Telefondan ezel müziği açtı ve sesini kalınlaştırdı. "Yeğen, ben Ramiz Dayın. Tanıdın mı?" Bunları demesi üzerine Arda yine gülmeye başlamıştı. Onlara ters bakışlar attıktan sonra ayağa kalkıp onları kapıya doğru iteklemeye başladım. "Çıkın da giyineyim hadi" dedim.
Ama durmaya niyetleri yoktu. Ablam, bu evde maruz kaldığım zorbalıklara en çok sesini çıkaran ablam bile bu zorba insanların yanında duruyordu. "Rüyanda Alex Ramiz Dayıya rövaşata mı atıyordu yoksa?" Abim gülerken kapının kenarına vurmaya başlamıştı.
"Ya siz ne zorba insanlarsınız! Ben yeni uyanınca salak olabiliyorum." Arda'ya baktım. "Seni de Ramiz dayı sanabiliyorum." Ablama baktım. "Samsunspor deyince aklıma gelen tek şey de Alex yani napabilirim?" Geriye abim ve Yiğit kalmıştı. "Ama siz bunlar yüzünden benimle dalga geçip yeni uyanmış bir insanı zorbaladığınız için çok kötü insanlarsınız." Durdum. Ne yapıyordum ben?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rüzgâr'ın Kızı
FanfictionYeşil sahanın üzerindeyken top ayağıma geldiğinde tribünlerdeki ses yükselmişti. Fenerbahçe taraftarı hep bir ağızdan iki kelime söylüyorlardı sadece. "Rüzgâr'ın kızı".