"KORKUYOR MUSUN?" Hey yarabbim ya! "LAN ARDA YANINDAYIM BAĞIRMA!"
Arabayla yarım saatlik yolu 15 dakikada bitirebilmek için son gaz gidiyorduk. "He tamam, korkuyon mu?" Bu çocuk bugün sabrımı sınıyor. "Korkacak olsam bağırırdım herhalde değil mi?"
Hala onu tersliyordum. Ama düşünün, haklı değil miyim? İki hafta boyunca yüzüme bakmamış şimdi gelmiş özür bile demeden eskisi gibi olmamızı bekliyor.
Gerçekten de yol 15 dakikada bitmişti. Hiçbir şey demeden soyunma odasına koşup üzerimi değiştirdim. Birkaç dakika geç kalmıştık. Merdivenlerden koşturarak spor salonuna daldım.
Ya arkadaşım, neden kapının önünde beklersin ki? Adı üstünde KAPI. Arda'ya çarptırdığım kapı yüzünden Arda yere kapaklanmıştı. İsmail hocanın içeride olduğunu gördüm. Muhtemelen ona neden geç geldiğini açıklamaya çalışırken ben girmiştim içeri.
"Oha" dedi Cengiz abi. Mert abi ve İrfan abi bir olmuş bize gülüyorlardı tabii. Ferdi abi bana yardım etmeye çalışıyordu. Arda'nın yanına gelip onu ayağa kaldırmıştı. Bu görevi bana yüklemediği için bir ara ona teşekkür etmeyi aklıma yazdım.
O kadar da öküz değildim herhalde. Arda'ya döndüm. "İyi misin?" Sırıtmaya çalışıyordu. Ama başarısız oluyordu. Sadece kafasını sallayabilmişti. Mert abi yine dalga geçmeye başlamıştı. "Arda, noldu lan?" Yarım bıraktığı dalgayı İrfan abi devam ettirdi. "Tır mı çarptı yoksa?"
Onlar katıla katıla gülerken ben onlara 'sonra görüşeceğiz' bakışı atıyordum. İsmail hoca buna bir son verdi ve Arda'nın iyi olduğundan emin olduktan sonra antrenmana başlamamızı söyledi.
Salon antrenmanı demek güç demekti. Ve bende 17 yaşında bir kızdan beklenmeyecek kadar güç vardı. Düzenli antrenman yapmaya kendime Fenerbahçe'ye tekrar dönme sözünü verdiğim gün başlamıştım. O zamanlar yaşım küçüktü belki. Fakat üstüne koyarak gidince iyi bir fiziğim olmuştu.
Ben hareketleri yaparken yandaki alete Kent gelmişti. Bana o malum bakışlarını attı. "Neredeyse aynı anda geldiniz." Salağa yattım. "Evet?" Gözlerini kıstı. "Birlikte geldiniz yani." Ofladım. "Evet, birlikte geldik. Sağolsun arkadaşlarımla olan buluşmamı bastı."
Küçük bir kahkaha attı. "Yani konuştunuz?" Yani motorla son gaz arabaların arasından geçip trafiği birbirine katmak konuşmaya girebilir bence.
"Pek sayılmaz" dediğimde bana ne olduğunu anlatmam için baskı yapmaya başladı. "Sorgu meleği misin abi ya, ne bu merak" dediğimde bana Fenerbahçe'nin meleği olduğunu söyleyip baskı yapmaya devam etti. En sonunda pes ettim. Zaten bugün herkes bana zorla birşeyler anlattırıyordu.
"Ya ben mışıl mışıl uyuyordum. Sonra uyandığımda bizim kızlarla birlikte oturuyordu"
Oturmuyordu abicim. Üstünde yatıyordu o sıra
"Sonra baktım antrenmana 15 dakika kalmış. Dedi ki benimle gelmezsen yetişemezsin. Ben de mecburen onunla birlikte geldim. Onun motoruyla."
Bir ıslık çaldı. "Motor demek" dedi imayla. Arda'nın duymayacak kadar uzakta olduğundan emin olduktan sonra konuşmaya başladım.
"Bu çocuk ne ayak ya? Boşu boşuna iki hafta trip yedim. Şimdi gelmiş sanki hiçbir şey olmamış gibi davranıyor. Kukla mıyım ben be onun istediğini yapayım?"
Kent bana anlayışla baktı. "Bence özür dilemek istiyor, ama doğru zamanı bekliyor." Nefesimi vererek güldüm. "Bir özürle her şey düzelecek olsaydı adalet diye bir şey olmazdı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rüzgâr'ın Kızı
FanfictionYeşil sahanın üzerindeyken top ayağıma geldiğinde tribünlerdeki ses yükselmişti. Fenerbahçe taraftarı hep bir ağızdan iki kelime söylüyorlardı sadece. "Rüzgâr'ın kızı".